hosgorMüslmümanlar olarak bizim dünya hayatı boyunca dikkat edeceğimiz hususlardan bir tanesi de, müslümanlar için hoş­görü sahibi olmamız.

Şimdi Türkiye’de herkese hristiyan ve yahûdî için hoşgö­rü sahibi olması, hoşgörü ile hareket etmesi telkin edilirken, müslümanların birbirine karşı hoşgörülü olmaları söylenmi­yor. Yani hıristiyana, yahûdîye hoşgörü telkin eden kişiler, Müslüman’a bir telkinde bulunmuyorlar. Maalesef bugün bir kısım müslümanlar, câmide ön saflardaki boş yerlere geç­mek için arkadan gelen cemaate bile hoşgörüde bulunmuyor. Cemaat dağılırken aynı müsamahasızlık yine devam ediyor, o kalabalık arasında birbirlerini itiyor, kalplerini kırıyorlar. Bir câmide en arkadaki en öndekini, en öndeki en arkadakini beklese beş-on dakikayı geçmez câminin boşalması. Halbuki Allah (c.c.) bize Onunla beraber olanlar inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. (Fetih s. 29)

buyuruyor. Şimdi müslümanlar neye çağırılıyor Türkiye’de? O küffâra karşı son derece anlayışlı olmaya…

Sahâbe Efendilerimiz birbirlerine karşı kenetlenmiş bir vücûd gibiydi. Medine-i Münevvere’deki bir sahâbeye bir hediye geldiğinde o hediyenin kırk evi dolaşıp tekrar ilk eve döndüğü defalarca vâki olmuştur. O zaman şimdiki gibi bol­luk zamanı değildi.Onlar ayrıca yoklukla da dünyevi yönden imtihan ediliyorlardı. Birine bir hediye geliyor, o onu başka­sına hediye ediyor, o başkasına, o başkasına derken yine dönüp dolaşıp ilk eve geliyor hediye. Allah Resûlu (s.a.v.) Hediyeleşin, muhabbetiniz artar. buyuruyor. Neticede hediye o ilk gelene tekrar dönünce, ‘Allah (c.c.) bunu benim aileme, çoluk çocuğuma göndermiş’ deyip kabul ederdi. Bize düşen, her yönüyle bize örnek olan Sahâbe Efendilerimiz gibi kâfirlere karşı son derece şiddetli olurken birbirlerimize karşı son derece merhametli olmamızdır.

(Muhterem Ömer Muhammed Öztürk’ün sohbetlerinden derlenmiştir.)