Günümüzde dînimizi bozma hareketleri çok genişleyerek
ve boyut değiştirerek devam etmektedir. Müslümanın
kendisini alâkadar etmeyen işlere karışmaması ve kendisini
alâkadar etmeyen konuşmalara dâhil olmaması gerekir.
Eğer Resûlullâh (s.a.v.)’in sünnetine uygun konuşuluyorsa,
Ehl-i Sünnet ulemâsının kabul ettiği konular konuşuluyorsa
bu ayrıdır, o mecliste bulunmanın hiçbir sakıncası yoktur, o
meclis istifâdeye vesile olur inşallâh. İnsan o meclislerden
gönlü ferahlayarak ayrılır.
Ancak bir mecliste Nebî (s.a.v.)’e ve sünnetine aykırı
bir şekilde konuşuluyorsa ya o konuşanları susturmak ya
da o meclisi terk etmek gerekir. Resûlullâh (s.a.v.) İslâm’a
aykırı durumlara şahid olan müslümanlara güçleri yetiyorsa
bu durumu elleri ile düzeltmelerini, yetmiyorsa dilleri ile
düzeltmelerini, buna da imkân bulamıyorsa kalbi ile buğz
etmelerini emir buyurmuşlardır.
Bugün Türkiye’de İslâmî olduğu zannedilen birçok
mecliste Resûlullâh (s.a.v.) hakkında ileri geri konuşmalar
yapılmakta ve daire-i İslâm’ın dışına çıkılmaktadır. Birçok
Müslüman da o meclislere Allâh (c.c.) rızası için gitmekte
ve itikâdı bozuk konuşmacıların bozuk fikirlerinden zehirlenmektedir,
Allâh (c.c.) muhafaza buyursun. Onun için
Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat itikâdı üzere olduğu bilinen ve
İslâmî hiçbir hususta taviz vermediği bilinen insanların sohbetlerine
iştirak edilmeli, onlarla vakit geçirilmelidir. Bunun
dışında kalan, îmânını zâyi eden kimselerden: “Aslandan
kaçar gibi” uzaklaşmak gerekmektedir; zîrâ Cenâb-ı Hakk:
“Îmânı zâyi edersiniz, amelleriniz habt olur haberiniz
de olmaz” buyurmaktadır. Cenâbı Hakk hepimize
Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat itikâdı üzere bulunup, o şekilde
yaşamayı ve o şekilde son nefesi vermeyi nasib-i müyesser
eylesin. Âmin.
(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler, 2.c., 42-43.s.)