Bazı Müslümanlar kendi mezheblerinin veya mensubu bulundukları grubun dışındakilerini hoş görmez ve dâima  her konuda kendi  güzellikleri ve doğrulukları ile övünürler, islâm’ın tanıdığı hoşgörü ve müsamahanın yerine kör taassub alırlar. Hattâ bazı efdâl (daha  iyi) olmayan şeyleri efdâl bilerek  hatalara bile sebebiyet verirler.
Yaz ın sıcağında bile ayağından mest çıkarmayan bazıları vardır ki onun gibi mest giymeyenlere veya onun gibi cübbeli gezmeyenlere hor ve başka bir nazarla bakmaktadırlar. Onlar zannederler ki mest üzerine mest etmek  daha efdâldir. Hâlbuki durum tam zıddınadır. Aynı şekilde sözde Sünneti yerine getirmek için sakal bırakırlar ama   bırakılan sakalın Sünnetle alakası olmamaktadır. Ya da sakal bırakmanın bugün fitneye sebeb olabileceğini ileri sürerek  delilsiz şahsi yorumları ile bu Sünneti tamamen  terk ederler. Bununla birlikte  sakall ıları  tenkîd  ederler.
Ayrıca şeyhine mürîd olmayan veya grubuna mensûb bulunmayan Müslümanları yoldan çıkmış gibi görmekte, islâm’a hizmet eden bir alimi veya takva sahibi bir mü’mîn kardeşini sevmemekte ve onu yabancı gözüyle görmektedirler. Kitâb okumak istediği zaman kişilerin sâdece kendi üstadlarının veya gruplarının eserleri  ile tanışmasını ise başka kitâb veya eserleri okumalarına izin verilmemesini veya okutulmak istenmemesini sağlar. Diğer değerli ilmî eserlere karşı bir ilgisizliğe sebebiyet vermeleri, şeyhlerinin, üstadlarının veya efendilerinin görüş ve fetvaları zayıf olduğu hâlde Ehl-i Sünnet ulemâsının tercîh ve fetvalarını bir kenara iterek zayıf ve yanlış  fetvalarla amel etmede ısrarlı  davranmaları hatanın en büyüğüdür.
Hattâ bazı Müslümanlar, kendi yapamadıkları Sünnetler başkaları tarafından yapıldığında sanki yapılan Sünnet değil de bir bid’at imiş gibi kınama ve tenkid yağmuruna tutarlar. Peygamberlerden başka hiçbir kimsenin masum olmadığı, Ehl-i Sünnet’in inancından olduğu hâlde, bazı safdil Müslümanlar üstâdlarını masum sanmakta, câhil olmasına rağmen, onun hiçbir zaman yanılmayacağına inanmaktadırlar.
 
(Mehmed Çağlayan (r.h.), Ehl-i Sünnet ve Akaidi, 17-18.s.)