Ebu’d-derdâ (r.a.) şöyle demiştir: “Mü’min için de kâfir için de ölüm daha hayırlıdır.” Çünkü Allâhü Teâlâ mü’minlerle ilgili olarak meâlen şöyle buyuruyor: “Allâh (c.c.) katında olan nimetler, müttekiler için daha hayırlıdır.” (Âl-i İmrân s. 198) Bir diğer âyette de şöyle buyuruluyor: “O küfredenler kendilerine zaman (ve meydan) vermemizi nefisleri için zinhar hayırlı sanmasınlar. Onlara fırsat verişimiz, ancak günâhlarını arttırmaları içindir. Onlara hor ve hakir edici bir azâb vardır.” (Âl-i İmrân s. 178)
Süfyan es-Sevrî (r.âleyh) anlatıyor: “Vallahi ben yetiştiğim şeyhlerimizin ölümü temenni et-tiklerini görüyordum, kendilerinin bu durumlarını şaşkınlıkla karşılıyordum. Şimdi ise ölümden hoşlanmayanlara hayret ediyorum.
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.) şöyle demiştir: “Dünyanın safâsı gitti sıkıntıları kaldı. Bugün ölüm her Müslüman için bir armağandır.” Ömer b. Abdülaziz (r.a.) şöyle demiştir: “Ölüm acılarımın hafifletilmesini istemem, çünkü mü’minin, sayesinde en son olarak sevâb kazanacağı şey ölümdür.” Atâ es-Sülemî (r.âleyh) ölümü temenni edince Atâ el-Ezrak (r.âleyh): “Allâh Rasûlü (s.a.v.)’in yasakladığı bir şeyi nasıl temenni edebiliyorsun?” diye tepki gösterince es-Sülemî (r.âleyh) şu cevabı verir: “Yaşamayı ancak, hayırlarını her gün artıran ister. Benim ve senin gibisi yaşamı arzulamaz.”
Ebû Utbe el-Havlânî (r.âleyh) şu hususa dikkat çekmiştir: “Allâh Rasûlü (s.a.v.)’in sahabelerinin bir vasfı da Allâh (c.c.)’a kavuşmayı baldan daha fazla sevmeleri idi. Onlar dünya sıkıntılarından endişe duymazlardı. Allâh (c.c.)’un rızıklarını üstlendiğine inanırlardı. Sizden birinizin yaşamayı istediğinden çok daha fazla ölümü isterlerdi.” Abdullah b. Mübarek (r.âleyh) anlatıyor: “Bir keresinde Sehl et-Tüsterî (r.âleyh)’e: “Sehl yarın ölmek ister misin?” diye sordum. “Hayır, hemen şimdi ölmek isterim!” cevâbını verdi
“(İmâm Şaranî, Selef-i Sâlihînin,Evliyâullahın Yüce Ahlâkı, Hikmetli Sözleri, s. 66-67)