Ya’kub (a.s.), oğlu Yusuf (a.s.)’un rüyasında on-bir yıldız ile ay ve güneşin kendisine secde ettiğini söylemesi üzerine O’nun baba ve dedesine vâris olacağını unlamıştı. Artık oğlu Yusuf (a.s.)’u her saatte bağrına basıyordu. Böylece sabır da edemiyordu. Bu hareket bunu gören kardeşlerinin hasedini uyandırdı. Diğer taraftan gayret-i İlahiyeye taalluk eylediğinden, muhabbetullah (Allah sevgisi), muhabbetlerin sultanı ise başkasıyla ortaklık kabul buyurmayacağından bu hal gayretullaha dokundu. Zira çocuğuma muhabbet tuzağı, tuzakların en şiddetlisi idi.
Nitekim Hazret-i Nuh (a. s.): “Ey Rabbim yeryüzünde kâfirlerden yurt tutan hiçbir kimse bırakma. Çünkü sen onları bırakırsan kulları yoldan çıkarırlar, kötüden, öz kâfirden başka da evlâd doğurmazlar.” (Nuh Süresi: 26-27) diye kavminin helakine dua etmiş, kalben müteessir olmamıştı. Ta ki oğlu boğulacağında sabredemeyerek sayha ile dedi ki: “Ya Rabbi, elbet oğlum benim âilemdendir.” (Hûd Süresi: 45) Bunun üzerine Allah (c.c.) buhurdu: “Ey Nuh! Senin oğlun Ken’an senin ehlinden değildir. Zira o amel-i gayri sâlihtir. Ya’ni kötü amel sahibidir.” (Hûd S. 46)
Hz. R. M. Sâmi (k.s.), Hz. Yusuf (a.s.)