Safer ayının ilk ve son çarşamba gecesi, gece yarısından sonra yeryüzüne inecek belâlardan Allâh (c.c.)’un izniyle korunmak için
1. O gün, oruç tutulacak; fakat Muharrem’in sâdece onuncu günü oruç tutulmaz. (9.-10.), (10.-11.). Hz. Sâmî (k.s.) (9.-10.-11.) günleri tutmanın, en fazîletlisi olduğunu beyân buyurmuşlardır. 2. Muharrem’in birinci ilâ onuncu günü de dâhil her gün okunan duâ, sabahleyin üç def‘a okunur.
İbn Abbâs (r.a.)’dan bildirdiği hadîs-i şerîf’te: “Aşûre günü oruç tutana, on bin melek sevâbı verilir. Muharrem’in Aşûre gününü oruç tutana on bin şehîd, on bin hac ve umre sevâbı verilir. Muharrem’in onuncu günü olan Aşûre gününde bir yetîmin başını okşayana Allâhü Teâlâ o yetimin başındaki kıllar kadar cennette derece verir.
1. Aşağıdaki duâ, üç defa okunmalıdır: Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Ve sallâllâhu ‘alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve sellem. Allâhümme ente’l-ebediyyü’l-kadîmü’l-evvelü ve ‘alâ fazlike’l-‘azîmi ve cûdike’l-‘amîmi’l-mu‘avveli ve hâzâ ‘âmun cedîdün kad akbele nes’elüke’l-‘ısmete fîhi mine’ş-şeytâni ve evliyâihi ve cünûdihi ve’l-‘avne ‘alâ hâzihi’n-nefsi’l-emmâreti bi’s-sûi ve’l-iştiğâli bi-mâ yukarribunî ileyke zülfâ yâ zê’l-celâli ve’l-ikrâmi ve sallâ’llâhu ‘alâ Muhammedini’n-Nebiyyi’l-ümmiyyi ve ‘alâ Âlihî ve Ashâbihi’t- tayyibîne’t- tâhirîne ve’l-hamdü li’llâhi Rabbi’l- ‘âlemîn.
İbn-i Abbâs (r.a)’in bildirdiği hadîs-i şerîfte: “Zilhicce’nin sonuncu günü ile Muharrem’in birinci günü oruç tutan, geçmiş yılı oruçla bitirip, yeni yıla oruçla başlamış olur. Allâhü Teâlâ o orucu onun elli yıllık günâhına keffâret eder” buyurulmuştur.
Nâfi’nin İbn-i Ömer (r.a.)’den rivâyet ettiğine göre der ki: Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allâhü Teâlâ Arefe günü kullarına nazar eder. Kalbinde zerre kadar îmânı olan kimseyi bırakmayıp mağfiret eder.” İbn-i Ömer’e (r.a.): Bu mağfiret insanların hepsi için mi, yoksa Arafat’ta bulunanlar için midir? dediğinde, İbn-i Ömer (r.a.): “Belki bütün insanlar içindir” buyurdu.
Kurbân bayramının arefe gününün sabah namâzından i‘tibâren bayramın dördüncü gününün ikindi namâzına kadar yirmi üç vakit farz namâzlardan sonra def‘a:“Allâhüekber, Allâhüekber, Lâ ilâhe illâ’llâ huva’llâhu ekber, Allâhü ekber ve li’llâhi’l hamd”diye tekbîr alınır ki, buna (teşrîk tekbîri) denir. Teşrîk tekbîrleri, âlimlerin birçoğuna göre vacîbdir
Allâh (c.c.) katında günlerin en fazîletlisi, Zilhicce ayının ilk on günüdür. Sâlih amellerin, hiçbir vakitte, bu günler kadar makbul olmaz. Bu on günün büyüklüğündendir ki, Allâhü Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîmi’nde: “Velfecri ve leyâlin aşrin…” diye yeminle buyuruyor.
Hz. Âişe-i Sıddîka (r.anhâ) vâlidemiz, rivâyet ettikleri hadîste, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in şöyle müjde verdiklerini haber veriyorlar: “Zilhicce’nin ilk on gününün gecelerinden birini ihyâ etmesi, o kimsenin bir seneyi hacc ve umre ibâdetiyle ihyâ etmesi gibidir. Bu (dokuz) günlerden bir gün oruç tutması, senenin öbür vakitlerinde ibâdetle meşgûl olması gibidir; o kadar sevâb alır.
Bayram, bir refâh ve sevinç günü demektir. Resûl-ü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, Medine-i Münevvere’ yi teşrif edince ahalisinin senede iki bayram, eğlence, sevinç günleri olduğunu anlayıp, “Allâhü Teâlâ size o iki bayram günlerine bedel, onlardan daha hayırlı iki bayram günleri ihsân buyurmuştur.” diye müjdelemiş,
Enes bin Mâlik (r.a.)’in bildirdiği hadîs-i şerîfte Nebi (s.a.v.): “Ramazân Bayrâmı gecesinde, Allâhü Teâlâ, Şehr-i Ramazân orucunu tutmuş olanlara ecir ve mükâfaatlarını verip bayrâm sabahı meleklere emreder.
Kadir gecesi çoğu senelerde Ramazan’ın yirmiyedinci gecesinde bulunur. Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Gerçek biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik” (Kadir s. 1) Keşşaf sahibi şöyle demiştir: “Kadir gecesi, bütün işlerin o gece takdir edildiği gece demektir.
Allâhü Teâlâ: “(Ey Nebiyy-i Zîşân), Kadir gecesinin fazîletini sana hangi şey bildirdi” yâhud: “(Ey Habîb-i Edîb’im), eğer Allâhü Teâlâ sana Kadir gecesinin azâmetini ve Kur’ân-ı Kerîm’de olan şeyi bildirmemiş olsa idi, sen onu anlayamaz, ona muttalî olamazsın. Lâkin Allâhü Teâlâ Kadir gecesinin azâmetini ve Kur’ân-ı Kerîm’de olan hikmetleri sana bildirdi” demiştir.
Şüphesiz en güzeli, teravihi hatimle kılmaktır. Buna göre bazı camilerde cemaatin bilgisi doğrultusunda bu şekilde yani hatimle teravih kılınması tavsiye edilmelidir. Diğer camilerde ise namazın erkânına ve huşuuna riayet etmek kaydıyla cemaatin durumu gözetilmelidir.
“İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir. Allâh’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.v.)’in Allâh’ın kulu ve Resûlü olduğuna inanmak, namaz kılmak, zekât vermek, Beytullâh’ı hac etmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Buharî)
(Ramazân Ayı’nın başında veyâ ortasında veyâ sonunda üç kere okunacak duâ.) “Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Allâhü Râbbün ahadün samedün ferdün li’l-‘âlemîne, nebîyyinâ Muhammedin erselehu mübeşşiran.
Şa’bân ayının son gününde Resûlullâh (s.a.v.) şöyle bir konuşma yaptı: “Ey insanlar! Büyük, mübarek bir aya giriyorsunuz. O ayda bin aydan daha hayırlı bir gece vardır. Allâh (c.c.) o ayda oruç tutmayı farz kılmıştır. Geceleri ibâdet etmeyi de müstehâb kılmıştır. Kim bu ayda bir hayır işlerse, diğer aylarda bir farz işlemiş gibidir. Kim bu ayda bir farz işlerse, diğer aylarda yetmiş farz işlemiş gibidir.
Nebi (s.a.v.) bir hutbesinde; “Ey Ashâbım! Ramazan ayında oruçlu olan bir kimseye su içireni Allâhü Teâlâ benim havzımdan sular; artık o kimse ebediyyen susamaz.” buyurmuşlardır.
(Bu iki duâ akşamla yatsı arasında 3’er defa okunmalı ve okuyuştan önce Yâsîn-i Şerîf okunmalıdır.) Bi’smi’llâhi’r- rahmâni’r- râhîm “Allâhümme yâ ze’l-menni velâ yümennü ‘aleyhi. Yâ ze’lcelâli ve’l-İkrâm. Yâ ze’t-tavli ve’l-in‘âm. Lâ- ilâhe illâ ente zahra’l-lâci’îne ve câre’l-müste’cirîne ve emâne’l-hâifîne.
Bu gecede yüz rekat namâz kılınır. Bu durumda namâzın, her iki rek‘atında bir selâm verilir. Her rek‘atta Fâtiha’dan sonra 10 (on) İhlâs-ı Şerîf okunur. İsteğe göre bu namâz on rek‘at da kılınabilir.
8. İkinci secdede iki şeyde Allâhü Te‘âlâ’ya sığınmalı, Hamd-ü Senâ etmeli, sonra,* “E’ûzü bi-afvike min ıkâbike ve e’ûzü bi-rıdâke min sahtike ve e’ûzü bike minke celle vechüke lâ uhsî senâen aleyke entekemâ esneyte alâ nefsik” demelidir. 9. Namazdan sonra, “Allâhümmerzukni kalben takıyyen min-eşşerri nakıyyen, lâ kâfiren ve lâ şakıyya” demelidir. Resûlullâh (s.a.v.) böyle yapmıştır.