Ebû Bekir-i Sıddîk (r.a.) buyurur: Resûlullâh (s.a.v.)’e “mâevhâ” kavl-i şerîfinin mânâsını sordum. O da şöyle buyurdu: Allâhü Te‘âlâ “Eğer cezâyı sevseydim ümmetini muhasebeye çekerdim.” buyurmuştur. Cenâb-ı Hakk ümmetimden bazı şikâyetlerde bulundu. Birincisi, Onları yarının işiyle sorumlu tutmadığım halde onlar benden yarının rızkını isterler. İkincisi, ben onların rızkını başkasına vermem onlar amellerini benden başkasına takdim ederler. Üçüncüsü, onlar benim rızkımı yerler şükrü benden başkasına yaparlar, bana hıyanet edip yarattıklarımla (beni unutarak) dost olurlar. Dördüncüsü, izzet bendendir, ben izzet sâhibiyim, onlar benden başkasından izzet isterler. Beşincisi, Ben her kâfir için cehennem ateşini yarattım, onlar kendilerini oraya düşürmeye çalışırlar.

Rivâyete göre Allâh (c.c.), Efendimiz (s.a.v.)’ e şöyle buyurmuştur: “Ümmetine söyle: Onlar kendilerine yaptığı iyilikten dolayı birini seviyorlarsa ben size verdiğim birçok nimetle bu sevgiye daha çok lâyıkım. Eğer onlar yer ve gök ahâlisinden korkuyorlarsa, ben en üstün kudretimle korkulmaya daha lâyıkım. Eğer siz birine ümit bağlıyorsanız, ben buna daha lâyıkım, çünkü kullarımı severim. Şâyet birinin size yaptığı eziyet ve sıkıntıdan haya ederseniz ben haya edilmeye daha çok lâyıkım. Çünkü cefâ sizden vefa bendendir. Siz başka biri için canınızı ve malınızı feda edip onu kendinize tercih etseniz ben buna daha lâyıkım. Çünkü ben sizin ma’bûdunuzum. Biriniz başkasına söz verip sözünü yerine getirse, ben buna da daha lâyıkım, çünkü ben sâdıkım.” Denilmiştir ki: Allâh (c.c.), Peygamberimiz (s.a.v.)’e: “Ya Muhammed! Ümmetinin hesabı uzun olmasın diye onlara çok mal vermedim. Kalpleri katılaşmasın diye ömürlerini uzatmadım. Dünyadan tevbe etmeden çıkmamaları için onlara ânî ölüm de vermedim. Dünyada diğer ümmetlerden daha sonra bıraktım ki kabirdeki hapis hayatları uzun olmasın.” buyurmuştur.

(Aziz Mahmûd Hüdâyi, Nebî (s.a.v.)’i Zuhuru, s.63-64)