“Eksiklikten uzaktır O Allâh ki, geceleyin kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürüttü. O’na ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye. Gerçekten O işiten gören dir.” (İsrâ s.1) Âyette geçen kulunu (bi ‘abdihî) sözü, ruh ve cisimin birleşiminin adıdır. Bundan İsrâ hâdisesinde ruh ve bedenin birlikte bulunduğu anlaşılır.
Nebî (s.a.v.), Mi’râcını Kureyşliler’e anlatırken, Kur’ân-ı Kerîm’de bildirildiği gibi, Mescid- i Aksâya uğradıklarını söyledi. Kureyşliler, Onun Mescid-i Aksâ’yı dahâ önce görmediğini biliyorlardı. Mescid-i Aksâ’nın şeklini sordular. O sırada Cebrâîl (a.s.) Mescid-i Aksâ’yı Resûlullâh (s.a.v.)’in gözlerinin önüne getirdi. Sorulan şeylere Mescid-i Aksâ’yı seyrederek cevâb verdi.
Ayrıca Kureyşlilerin Şâm’a gitmiş olan bir kervânından haber sordular. “Kervân yoldadır. Ben onlara uğradığım zamân, falan kişi deve üstünde oturmuştu. Hava soğuk idi. Kölesinden kilim istedi. Ben susamıştım. Falan kimsenin bardağından su içtim. Bir kimse bir şey kaybetmişdi. Onu arayıp buldular. Bizim Burakımızdan kervândaki develer ürktü ve etrâfa dağıldılar. Eğer develeri toplamak için çok oyalanmazlarsa, falan gün güneş doğarken Mekke’ye gelirler” buyurdu.
Kervânın geleceğini söylediği gün müşrikler iki grup oldular. Bir grubu kervânın geleceği tarafı, bir grup da güneşin doğacağı tarafı gözetlemeye başladılar. Kervânı gözetleyenler âniden, işte kervân geldi diye bağrıştılar. O anda güneşin doğuşunu gözetleyenler de, işte güneş doğuyor diye bağrışdılar. Kervânı karşıladılar ve anlatılanları ve başlarından geçen hâdiseleri tek tek sordular. Hepsinin doğru olduğunu öğrendiler. Fakat inâdlarından ve kibirlerinden dolayı îmân etmediler. İnkârları ve kibirleri arttı.Yûnus bin Bükeyr, bu rivâyete ilâveten şöyle demiştir: “O gün güneşin doğması, kâfilenin gelmesine kadar Allâhü Te’âlâ tarafından geciktirilmiştir.” Allâhü Te’âlâ’nın dalâletde bırakdığını, kimse hidâyete erdiremez.
(Molla Câmi, Şevâhidü’n-Nübüvve, s.114-115)