(Muhammed Zâhid El-Kevserî)
 
Tahâvi ve diğerlerinin de dediklei gibi, Ebû Hanîfe, bu zâtların ilimlerini Fıkıh, Hadîs, Kur’ân ve Arabî ilimlerde derin bilgi sâhibi talebeleri arasında kırk fakîh’ten oluşan fakîhler meclisinde en seçkin akadaşlarıyla enine boyuna tartıştıktan sonra tedvîn ve tanzîm yoluna gitmiştir. Kendi mezhebi’nden olmayan Muhammed bin İshak En-Nedîm, İmâm-ı A’zam hakında şöyle söylüyor: “Karada ve denizde, doğuda ve batıda, uzak ve yakında ilim nâmında ne varsa hepsini O tedvîn etmiştir.” İmâm-ı Şâfiî (R.A.) ise: “İnsanlar, fıkıhta Ebû Hanîfe”nin ıyâlidir.” demiştir. Sonra fıkıh, O’nun arkadaşlarının elleriyle olgunlaşmış olup, ıslâh ve tashîh için söylenecek herhangi bir şey bırakmamışlardır. Allâh, hepsinden râzı olsun.
Bilâhere Şâfiî (R.A.) gelmiş, iki kaynağın, suyunu birleştirmiştir ve Müslim bin Hâlid gibi Mekkeli, hocalardan, ki Müslim bin Hâlid ilmi, İbn-i Cüreyc’den, O da Atâ’dan O da İbn-i Abbâs (R.A.)’den almıştır, devşirdiklerini de üzerine ilâve etmiştir. Şâfiî (R.A.)’in akadaşları, arkadaşlarının arkadaşları, doğu ve batıyı tutmuş ve yeryüzünü ilim ve irfânla doldurmuşlardır. O’nun ve arkadaşlarının ilim ve irfânları sâyesinde Mısır halkı en yüksek bilgi seviyesine ulaşmıştır. Ömrünün son yıllarında Şâfiî (R.A.), Mısır’a yerleşerek yeni mezhebi’ni Ora’da neşretmiş ve Oraya da defnolunmuştur. Allâh kendisinden ve arkadaşlarından râzı olsun.
Basîretli ve akl-ı selîm sâhibi bir Müslüman, mezhebsizlik propagandalarına, aslâ kanmaz. Evet, böyle bir Müslüman’ın Tâbiîn Devri’nden beri bu Dîn’in usûl ve fürû’unu Efendimiz (S.A.V.)’den tevârüs ettikleri gibi muhâfaza eden müctehid imâmlar’ın etrafından ayrılmağa çağıran bir na’râ işittiğinde, yâhûd kulağına mezhebler’den birine yönelik bir saldırıda, mutlakâ bu meş’ûm sesin çıkış yerini araştırmalı, bu fitne yuvasını muhakak keşfetmelidir. Bu sesin, Müslümanlar’ın dert ve sıkıntılarıyla ilgilenmeyenlerle sarmaş dolaş olduğunu ve fazîlet sâhibi her eskiye düşman olduğunu görecektir. İslâmî ilimleri’ni, hakkıyla okuyan samîmî bir Müslüman’dan böyle meş’ûm bir ses duyulmaz. Bu ses, olsa olsa, İslâmî ilimleri bilmeyen veyâ üstün körü bile okumamış ve kendi emellerine âlet edecek kadar bir şeyler öğrenmiş sahte bir müslümandan yükselebilir.
 
(Saîd Ramazân El-Bûtî, Mezhebsizlik İslâm Şerîatını Tehdîd Eden En Tehlikeli Bid’attir.)