Hz. Mevlânâ dostlarına ve yakınlarına çalışmayı emreder ve helal kazancın ehemmiyetini şu sözlerle dile getirirlerdi. “İnsanın elde ettiği şey, zararsa çalışmamasından ileri gelmiştir; kârsa çalışıp çabalamasından.Kazanmak da ekin ekmeye benzer, ekmedikçe ona sahip olmaya hakkın yoktur. Hiç buğday ektin de, arpa verdiğini gördün mü?” sözleriyle çalışmanın ehemmiyetini vurgulamışlardır.
Miskinliği ve tembelliği de dâima reddeden Mevlânâ derdi ki: “Tevekkül ediyorsan, çalışmak hususunda da tevekkül et; kazan da sonra Allah (c.c.)’ya dayan. Birisi bir define buluverir, “Ben de onu istiyorum, dükkanla, alışverişle ne işim var?” der. Baht işi bu, fakat nâdirdir. Tende kudret oldukça çalışıp kazanmak gerek. Çalışıp kazanmak, define bulmaya mâni değil ya. Sen işten kalma da, nasibinde varsa define de arkandan gelsin.
Mevlânâ, dostlarına ne olursa olsun helal kazancı ve helal lokmayı tavsiye eder ve şöyle buyururlardı: “Nur ve kemali arttıran lokma, helal kazançtan elde edilen lokmadır. İlim ve hikmet helal lokmadan doğar; aşk ve rikkat (gönül inceliği) helal lokmadan meydana gelir.”
Mevlânâ dostlarına dilenmeyi yasaklamış ve: “Biz kendi dostlarımıza dilencilik kapılarını kapattık. Dostlarımız, ticaret, kitabet veya herhangi bir el emeği ve alın teri ile geçimlerini temin etsinler.’’ Biz Hazreti Peygamber (s.a.v.)’in “ Gücün yettikçe, istemekten sakın.” emrini yerine getirdik. ‘‘Bizim müridlerimizden kim bu yolu tutmaz ise, onun pul kadar değeri yoktur.” buyurmuşlardır. Allah (c.c.) şefaatlerine nâil eylesin. Allah (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’in emir ve yasaklarını gözünün nuru bilenlerden eylesin. Amin.
(Hz. Mevlânâ Hayatı ve Şahsiyeti s. 61)