Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri de, mescidlerimizin temiz tutulması hakkındadır. Mescidlerin içerisini bizlerin, çocuklarımızın veya bizlere hizmet edenlerin veya yanımızda ikâmet edenlerin bıraktıkları veya attıkları şeylerden, bilerek veya bilmeyerek bıraktıkları çer çöp, toz toprak, süprüntü, döküntü veya necâset gibi şeylerden süpürüp temizlemeye titizlikle dikkat etmemiz gerekir. Bilhassa, âlim ve sâlih kişilerin Allâh (c.c)’un mescidlerine çok daha saygılı olmaları gerekmektedir. Mısır’da terk edilmiş harap mescidlerin süpürülüp temizlenmesini Ali el-Havas (r.âleyh) üzerine almıştı. Kendisi bizzat oraları bir bir dolaşır, bu gibi yerlerin içini ve dışını süpürüp temizlerdi. Bununla da kalmaz, helâ ve abdest alma yerlerini de temizler, abdest alırken oturulan iskemlelerin tozlarını dahi alırdı. Bu yerlerin temizliği için haftanın perşembe ve cuma günleri sabah namazını kıldıktan sonra çıkar, Allâhü Teâlâ’nın rızasını kazanmak için evine ancak akşamdan sonra dönerdi. Mescidlerimizi temiz tutmak hakkında Buhari ve Müslim’de şöyle rivâyet edilmiştir: “Medine’de ki Peygamber (s.a.v.) Mescidini siyahi bir kadın temizlerdi. Günün birinde Resûlullâh (s.a.v.) bu kadını göremeyince sebebini sorar. Kendisine öldüğünü söylerler. Efendimiz (s.a.v.) bu haberi alınca, “Bana haber verseydiniz ya” diyerek kalkar, o kadının kabrine giderek üzerine namaz kılar.” (Buharî)
Efendimiz (s.a.v.); “Mescidler yapınız. İçinin kirini, çöpünü dışarı çıkarınız. Kim ki Allâh (c.c) için bir mescid yaparsa, Allâh (c.c.) da ona cennette bir ev yapar” buyurunca, adamın biri, “Ey Allâh (c.c.)’un Resûlü (s.a.v.)! Yâ bu yol üzerindeki mescidler?” diye sordu. Efendimiz (s.a.v.) de; “Evet, oralardaki kir ve çöpleri çıkarıp temizlemek, cennet hurilerinin mehirlerini ödemek demektir” karşılığını verdi. (Taberanî)(İmâm Şaranî, Büyük Ahidler, s..82-85)