Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri de; mescidlerde uzun süre oturup, çarşı ve pazarlarda fazla kalmamamız hususlarındadır.

Mescidlerde bulunup oturmanın ise bazı şartları vardır. Kişinin mescidde bulunduğu sürece tüm hareketleri, oturması, kalkması, düşünceleri temiz ve bir edeb içinde övülecek bir şekilde olmalıdır. Böyle olmadığı takdirde mescidde oturmayı kısaltmalıdır. Zira mescidde oturan kişi, hissetsin veya etmesin, Hâkk Teâlâ’nın huzurunda olduğunu unutmamalıdır. Çünkü burası Allâh (c.c)’un evidir. Bu eve erken olarak ancak iç ve dış uzuvlarını yerilmiş her türlü sıfatlardan koruyabileceğine, herhangi bir Müslüman hakkında kötü bir zan taşımayacağına güvenen ve daha önemlisi onun bunun rızkında ve yaşantısında gözü olmayanlar girebilir.

Mescidde oturan bir kişiden Allâh (c.c) için bir şey istendiğinde “Hayır” dememelidir. Yine kişi hastalık veya yara, şiddetli soğuk veya sıcak gibi şer’î bir özrü olmadan kabaca bir kılıkla veya mescide yakışmayan bir elbise ile mescid içinde gezinmemelidir. Mescidde oturduğu sürece abdestine dikkat etmeli, kendisini ibâdete vermeli, şayet abdesti herhangi bir özür ile bozulursa bir an bile orada kalmamalıdır. Mescidde bulunduğu sürece, nefsinin orada bulunan diğer Müslümanlardan daha hayırlı olduğunu düşünmemelidir. Bu düşünce İblis’in suçudur. İblis bu suçu işleyerek Allâh (c.c)’a karşı gelmiş, bu yüzden Allâh (c.c)’un lanetini alarak ilâhî çevreden kovulmuştur.

Mescidlerde bulunmak hakkında şu hadis rivayet edilmiştir: “Bir ailenin kaybolan ferdi bulununca veya geri dönünce, yüzleri nasıl sevinçten güzelleşir ve canlanırsa, mescidlerde namaz ve zikir için gelip yerleşenlerin bu hareketlerinden de Allâh (c.c) öyle sevinç duyar (memnun kalır).” (İbn Mâce) Efendimiz (s.a.v.), bu hadîsiyle mescidlerde bulunmanın ancak namaz ve Allâh (c.c)’u zikretme gâyesi ile yapılmasına işâret buyurmuştur.(İmâm Şaranî, Büyük Ahidler, s.87-94)

Bir Yorum Bırak