Mukaddes bir yerde namâz kılmış olmak için Tûr mescidine kadar giden Basra b. Ebî Basra, dönüşünde Ebû Hureyre (r.a.) ile rastlaştılar. Ebû Hureyre (r.a.), ona: “Nereden geliyorsun?” diye sordu. “Tûr’dan geliyorum, orada namâz kıldım.” dedi!
Ebû Hureyre (r.a.): “Eğer, Tûr’a gitmeden önce, seninle görüşmüş olsaydım, gittiğin yere hiç de, gitmezdin. Çünkü, Resûlullâh (s.a.v.)’in: ‘Üç mescidden: Mescid-i Haram’dan, benim şu mescidimden, bir de, Mescid-i Aksâ’dan başka mescidlere yük bağlanıp sefer edilmez!’ buyurduğunu işittim.” dedi.
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)’in bildirdiğine göre: Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün, kendisiyle vedâlaşmağa gelen bir zâtla (Erkâm b. Ebî’l Erkâm’la) vedâlaşırken, ona: “Nereye gitmek istiyorsun?” diye sormuştu.
O da: “Mukaddes bir yerde namâz kılmış olmak için Beytü’l-Makdîs’e gitmek istiyorum!” dedi.
Bunun üzerine, Peygamberimiz (s.a.v.): “Benim şu mescidimde kılınan bir namâz, Mescid-i Haram, müstesnâ, başka mescidlerde kılınan bin namâzdan daha efdâl ve üstündür!” buyurdu.
Hastalanan ve: “Allâh, bana şifâ verirse, gidip Beytü’l-Makdîs’te namâz kılayım!” diyerek adakta bulunan bir kadın, hastalığından kurtulunca, yol hazırlıklarını görmüş ve yola çıkacağı sırada Peygamberimiz (s.a.v.)’in zevcesi Hz. Meymûne (r.a.)’ya uğramıştı. Selâmlaştıktan sonra durumu ona anlatınca, Hz. Meymûne (r.a.): “Evinde otur. Yol için yaptıklarını ye! Namâzını da, Resûlullâh (s.a.v.)’in mescidinde kıl! Çünkü, ben, Resûlullâh (s.a.v.)’in mescidinde kılınacak bir namâzın, Kâ‘be müstesnâ, başka mescidlerde kılınacak bin namâzdan efdâl ve üstün olduğunu söylediğini işittim.” dedi.
Abdullâh b. Zeyd’e göre Peygamberimiz (s.a.v.): “Evimle minberim arasındaki sâha, cennet bahçelerinden bir bahçedir!” buyurmuşlardır.
(M. Âsım Köksal (rh.a.), İslâm Tarihi, 8-9.c. 140-142.s.)