Muhammed b. Semâhe (r.h.) şöyle anlatır: “Bir keresinde cemaate namaza yetişemedim. Cemaatle kılınan namazın sevabı yirmi beş derecedir diye sayıyı tamamlamak için o namazı yirmi beş defa kıldım. Rüyamda gördüm ki, biri bana “Ey Muhammed, yirmi beş kere kıldın ama meleklerin amin demesi ne olacak?” diyordu”. Meleklerin amin demesinden maksat pek çok Hadîs-i Şerif’te bildirildiğine göre, “İmam Fatiha Sûresi’ni okuduktan sonra Âmin deyince, melekler de Âmin derler. Kimin Âmin’i meleklerin Âmin’i ile birlikte olursa, onun geçmiş günahları affolunur.” Mevlâna Abdul Hayy (r.h.) diyor ki: “Bu olay, cemaatle kılınan namazın toplam sevabının, yalnız başına kılmakla elde edilemeyeceğine bir hatırlatmadır. İnsan isterse o namazı bin kere kılsın!..” (Tirmizi)
Cemaatın birçok kişiden ibaret olması şart değildir. Bir kişi ile de cemaatin fazileti elde edilir. İmâma uyan kişinin bir kadın veya mümeyyiz (iyiyi kötüden ayırabilen, buluğa ermemiş bile olsa)  bir çocuk olması yeterlidir.
İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe (r.a.)’a göre, bir meşguliyet ile, unutma, yanılma, uyku gibi bir sebeb ile cemâati kaçıran, evinde ailesi ile cemâat yapmalıdır. Bunun için evde ailece cemaatla kılınan namaz da, yalnız başına kılınan namazdan kat kat faziletlidir. Fakat bir özre dayanmaksızın evde cemaatla namaz kılıp camiye gitmemek bid’at ve mekruh sayılmaktadır. Mescidlerde ve camilerde cemaatle kılınan namazların fazileti daha çoktur. Nitekim  Abdullah bin Mes’ûd (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu bildirir: ‘‘İyi bir abdest alıp, mescidlerden birine cemâatle namaz kılmak için gidenin, Allahu Teâlâ, her adımına bir sevab yazar ve her adımında amel defterinden bir günâh siler ve, Cennette onu bir derece yükseltir. O halde ayaklarımızı mescid yollarında bulunduralım.’’ (Buhari)
(Ömer Muhammed Öztürk, Cemaatle Kılınan Namazın Fazileti, s. 5)