Hasan Basrî (r.a.) şöyle demiştir: “Manevî tadı üç şeyde arayınız. Eğer onu bulursanız size ne mutlu! Onu korumaya çalışınız. Ama eğer onu bulamazsanız biliniz ki, râhmet kapıları size kapatılmıştır. Bu tadı arayacağınız yerler şunlardır:
- Kur’an tilâvet ederken,
- Zikrederken,
- Secde ederken.”
Bir diğeri buna, “Sadaka verirken ve seher vakti ibâdet ederken” kısmını ilave etmiştir.
Kur’ân’ı yüzünden okumak, ezbere okumaktan daha faziletlidir. Denilir ki, Kur’ân’a bakarak onu hatmetmek, ezbere olan yedi hatme bedeldir. Çünkü mushafa bakmak da bir ibâdettir. Sahabe ve Tâbiun (r.a.e.)’den birçokları Kur’ân’ı yüzünden okurlardı. Mushaf’a bakmadan, evlerinden çıkmazlardı. Onlar böyle yapmayı kendileri için müstehap görüyorlardı. Nitekim Hz. Osman Zinnûreyn (r.a.), Mushaf’ı devamlı elinde bulundurup okuduğundan dolayı elinde iki Mushaf eskitmiştir. (Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb)
Zünnûn-i Mısrî (r.a.)’e, “Bozulan kalbi düzeltmek için ne yapmak lâzımdır?” diye sorduklarında: “Beş şey yapmalıdır: Helâl yemek, Kur’ân-ı Kerîm okumak, sâlihlerle (velîlerle) sohbet, gece ibâdet, seher vaktinde ağlamak” buyurdu. “Bunlarla olmazsa bozuk kalbi ne ile düzeltmek lâzımdır?” dediklerinde: “Açmadan oruç tutmakla, bu da olmazsa, kuru ekmekle iftar edip, yemek yememekle.” buyurdu. “Bununla da olmazsa, başka ne yapmalıdır?” dediklerinde: “Bir iş daha kalıyor ki, o terk edilmezse, gönül salâha kavuşur, düzelir” buyurdu. “O şey nedir?” dediklerinde: “Yetimleri, kimsesizleri, kalbi kırık olanları okşamalı, gönüllerini almalıdır. Böylece onların duâsı bereketi ile Allâhü Te’âlâ onun kalbini tekrar düzeltir.
(Mevlana Muhammed Rebhamî, Riyadü’n-Nasihîn, s.228)