Münâvi’de naklen denildi ki: Ebû Zerr Gıfârî (r.a.)’e göre,
ihtiyaçtan fazla olan malı geriye saklamak haramdır. Ancak
helâl yoldan kazanıp, yine helâl bir yola iyi niyetle harcamak
müstesnâdır. “Tecemmül için ya‘ni zînetlenme için,
ni‘metlenme için, kazanç mübahtır. Hattâ binâlar yapmak,
duvarları nakışlamak, câriyeler satın almak ve hizmetli satın
almak gibi.
Çünkü Peygamber (s.a.v.)’in şu kavli vardır: “Sâlih bir
adam için, sâlih mal ne güzeldir…”
Müzzemmil sûresi hakkında ba‘zı tefsîrlerde İbn-i Mes‘ud
(r.a.)’den rivâyet olunmuştur ki: “Her hangi bir adam ki,
müslümânların şehirlerinden bir şehre sabrederek ve ecir bekleyerek
toplayıp getirdi ve onu, o günün narhıyla, piyasasıyla
sattı. Allâh azze ve cellenin katında o kimse şehîdler mertebesinde
olur.”
Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Kim dilenmekten iffet
için (korunmak için) ve ıyâline (çoluğuna-çocuğuna)
harcamak üzere çalışmak ve komşusuna karşı da lûtufta
bulunmak için, dünyâyı taleb ederse, yüzü bedir gecesindeki
ay gibi olduğu halde, Allâh Te‘âlâ’ya mülâkî olur,
kavuşur.”
Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Doğru tâcir sıddîklerle
berâber haşr olunur.”
Kazancın bir çeşidi de müstehabtır. Bu kifâye mikdârından
mezkûr olan şey üzerine ziyâde olandır. Bunu yapar ki, bir fakire
bu ziyâde ile lûtufta bulunsun.
İster onun için nisab mikdârından daha az mal olsun veyâ
miskin gibi, bu kadar bir şey olmasın veyâ akrabalarından bir
akrabasını onunla mükâfatlandırsın diye bu ziyâdeyi kazanır.
Bu akrabasına verdiği şey ise sıla-yı rahim sayılan şeylerdendir.
Çünkü bu, nâfile ibâdet için, vakit ayırmaktan efdâldir.
Mes’elâ bu nâfile ibâdetler namâz, evrâd ve tilâvet gibi
olabilir. Çünkü o, Allâhü Te‘âlâ’nın yüce kereminden ona kefîl
olduğu malın edâsıdır.
(Muhammed Hâdimî, Berika, 398-402.s.)