Allâhü Teâlâ’nın ve Resûlü (s.a.v.)’in emirleri ve yasakları konusunda, Kur’an-ı Kerim’in haber verdiği konular hakkında maddeci aklın kafalara soktuğu ve zihinlerde oluşturduğu niçin-neden ve nasılları ve bunun gibi sorular ve evhamlara yer ve değer vermemelidir.
Tamamı ilahi vahiy olan Kur’an’ın güneşi ile aydınlanmış ve Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’in irşadıyla bereketlenmiş manevi akla sahip olmak ve bezenmek lazımdır. Allâhü Teâlâ’nın ve Resûlü’nün emirleri ve yasakları konusunda insanları doğru yola götüren ebedi ve sermedi saadete erdiren ve cennet kapılarını sonuna kadar açan ilahi vahyin nurundan feyiz alan manevi akla uyulmalıdır. Çünkü o büyük sahrada yolunu kaybetmiş kimselere en doğru yol göstericidir. Bütün dehşet ve korkulara düşenler için en güvenilir yardımcı ve bütün hastalıklara en güzel deva ve şifadır. Hayat boyunca da bu imândan ayrılmamalı, inançsızlıkla ve günâhların kiri ile onu söndürmemelidir.
Kalbde ve kafada imân nurunun daha da parlaması, hayat boyunca bu aydınlığın daha geniş bir alana yayılması için, Kur’an-ı Kerim’in ve Resûlü Emin (s.a.v.)’in emir ve yasaklarına uyulmalıdır. Onların gaybden verdikleri haberlere tereddütsüz inanılmalı ve kabul edilmeli. Bunun için herhangi bir delil aranmamalıdır. Çünkü imân etmekle sorumluyuz, delil aramakla değil. Sorumlu olduğumuz konuları mutlaka yapmalı, sorumlu olmadığımız konularda susmasını bilmeliyiz.
Zaten manevi akıl insana bu özellikleri gösterecektir. Allâhü Teâlâ Yüce Habibi (s.a.v.)’e: “Emrolunduğun gibi doğru ol.” buyurmuştur. O (s.a.v.)’e emrolunduğunun delillerini ara dememiştir. Allâh (c.c)’un emrine delil isteyerek ilk itiraz eden şeytan olmuştur. Şeytan zavallı aklı ile yaratılışının unsuru olan ve her şeyi yakan, yok eden ateşi; nema ve hareket kaynağı olan topraktan üstün sanmıştır.
(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi, s.291)