Sözün en hayırlısı Kur’an-ı Kerîm’dir. Kur’an-ı Kerîm fesâhat ve belâgatin bütün inceliklerini kapsayıcı niteliği ile insanlığa en mükemmel hitaptır. Bu ilâhî kitap, her hakikati, doğruyu ve yanlışı apaçık ortaya koyar. Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: “Sana bu kitabı her şeyi açıklayan ve müslümanlara yol gösteren bir rahmet ve müjde olarak indirdik” (Nahl s. 89) Böyle olduğuna göre, müslümanların dünya ve âhiret işleriyle ilgili her konuda Kur’an ve sünnete başvurmaları gerekir. Çünkü Kur’an-ı Kerîm, gerçeği ve kurtuluşu arayan herkesin, kendisine yönelince aradığını bulacağı bir hazinedir. Hazineye kavuşmak bazan ne kadar zor ise, Kur’an-ı Kerîm’in ilâhî hakikatlerini kavramak, esrârına erişebilmek de kolay değildir. Ama bir hazinenin insanı cezbetmesi ve kişinin bu arayışla meşgul olması da işin başlangıç ve ilk adımıdır. Kur’an bir rehber olması sebebiyle, her an kendisiyle olmamız gereken bir kitaptır.
Yolların en hayırlısı ise, Resûlullah (s.a.v.)’in yolu, yani sünnetidir. Çünkü onun yolu, Kur’an’ın rehberlik ettiği dosdoğru yoldur. Hayatını Kur’an’a uydurmak ve hayat programını Kur’an’dan almak isteyenler Resûlullah (s.a.v.)’e tabi olur, onun izinde yürürler. Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: “Yemin ederim ki, sizin için, Allâh’ın huzuruna çıkmayı umanlar, âhiret gününe inananlar ve Allâh’ı çok ananlar için Allâh’ın Resûlü güzel bir örnektir” (Ahzâb s. 21)
Allâh ve Resûlü’nün yolundan ayrılanlar, birtakım farklı ve aykırı yollar îcat edenler, bid’ate, sapıklık ve yanlışlığa düşerler. Çünkü Peygamber’in emrettiği konular, mü’minleri dünya ve âhirette saadete kavuşturacak şeylerdir. İnsan tabiatı şerre, kötülüklere yönelmeye daha müsaittir. Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyrulur: “Şüphesiz ki nefis, daima kötülüğü emredicidir” (Yûsuf s. 53)
(İmam Nevevi, Riyazü’s Salihin, c. 2, s. 15-16)