Kur’an-ı Kerim’de: “Sonra o damlacığı asılıp tutunan bir şeye dönüştürdük. Sonra asılıp tutunan şeyi, bir çiğnemlik et parçası haline getirdik. Sonra bir çiğnemlik et parçasını, kemik olarak yarattık. Sonra kemiğe et giydirdik.”

(Müminun s. 14)

Tercümede geçen “bir çiğnemlik et” ifadesi, Arapça “mudga” kelimesinin karşılığıdır. Kemiğe giydirilen et vurgulanırken geçen “et” ifadesi ise ayette “lahm” kelimesi ile anlatılır. Bu deyim “taptaze et” gibi eti vurgular. Bu ayrımın altını çizmekte fayda vardır. Zira embriyo başlangıçta kemiksiz bir çiğnemlik et formundadır. Embriyodaki kıkırdak doku, ayette söylendiği gibi sonradan kemikleşmeye başlar. Yine aynen ayetin söylediği gibi kemikleşme başladıktan daha sonra kas etleri oluşarak kemikleri sarar. Ayette geçen “lahm” kelimesi kas etleri için kullanılmaktadır.

Kur’an’da 1.400 yıl önce haber verilen bu oluşum sırasından bilim çok yakın döneme dek habersizdi. Bu dönemde kemiklerin ve kasların beraber oluştuğu düşünülüyordu. Gelişmiş mikroskoplar ve anne karnının içine giren mikro kameralar Kur’an’ın 1.400 sene evvel verdiği haberi tasdik etmişlerdir.

 (Basından Derleme)

TERTİP SAHİBİ

Beş vakitten fazla namaz borcu olmayan kimseye tertip sahibi denir. Tertip sahibi olan kimse, meselâ sabah namazını uyku ile geçirdiği gün onu kaza etmeden öğleyi edâ edemez. Meğer ki, geçirdiği namaz hatırından çıkmış veya vakit daralarak hem geçmiş namazı hem de vakit namazını kılmağa yeterli olmamış yahut vakit namazlarına devam ile üzerinden beş namaz vakti geçerek kendisi tertip sahibi olmaktan çıkmış olsun… Uyulması gereken tertip bu üç halde düşmüş ve kılınan namaz sahih olmuş olur.

Tertip düştükten sonra kaza için belirli vakit kalmaz ve güneşin doğuşu, tam tepede bulunuşu ve batışı zamanlarından başka kerahet vakti de olmaz. Sabah ve ikindi namazlarından sonra dahi kaza kılınır.

(Muhtasar Ni’met-i İslâm)