Allâhü Teâla şöyle buyurmuştur: “Biz o peygamberleri,
açık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da, kendilerine
indirileni insanlara açıklaman için Zikr’i (Kur’ân’ı) indirdik.
Belki düşünüp öğüt alırlar” (Nahl s. 44)
Mekkeli müşrikler Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in peygamberliğini
inkar etmekle kalmayıp ondan önceki peygamberlere
de dil uzatmışlardı. Şöyle diyorlardı: “Allah-u Teâla bir
beşeri resûl olarak göndermekten çok yüce ve azametlidir. Ve
eğer bize peygamber göndermeyi dileseydi, elbette katındaki
meleklerden birini gönderirdi”. Aynı sûrenin önceki âyetinde
“Ehl-i zikr’e sorun, bilmiyorsanız!” , denilerek Müşriklere
ehl-i kitap âlimlerinden gerçeği teyid ettirebilecekleri anlatılıyordu.
Çünkü Mekke müşrikleri bazı işlerde kitap ehlinin
âlimleriyle istişare ediyorlardı. Şüphesiz ehl-i kitap alimleri yukarıdaki
âyette değinilen ve Resûl-ü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz
ile önceki peygamberlerin gönderilişindeki açık delillerden,
onlara indirilen kitaplardan haberdardı.
Âyette Kur’ân-ı Kerîm’e Zikir isminin verilmesi onun gâfiller
için bir hatırlatma ve uyarı olmasından dolayıdır. Zira burada:
“İnsanlara açıklaman için Zikr’i indirdik” denilerek Kur’ân-ı
Kerîm’in indiriliş sebebine de değinilmiştir. Böylece Peygamber
Efendimiz (s.a.v.)’e; hükümleri, şerîatı açıklamak ve insanları
geçmişte helâk olan kavimlerden ibretler sunmak gibi
görevlerin verildiği ifade edilmiştir. Bununla beraber insanların
da düşünüp öğüt almaları istenerek gafletten kurtulmaya, hakikatlere
uyanmaya ve helâk edici kötülüklerden sakınmaya
davet edilmişlerdir.
Mü’minler, Kur’ân-ı Kerîm’i iyice okuyup anlamalı, Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) in sünnetini örnek almalı ve emir
ve yasakları öğrenip hayatlarına tatbîk etmek için O (s.a.v.)’in
vârisleri olan hakîki alimlere müracaat etmelidirler. Zira
Resûl-ü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bir hadis-i şerîflerinde: “Hikmet,
mü’minin yitiğidir; onu nerede bulursa almalıdır” buyurmuşlardır.
(İsmail Hakkı Bursevî (k.s.), Rûhü’l-Beyân Tefsîri, 14.c., 455-462.s.)