Kur’ân-ı Kerîm’den bir âyet-i kerîme öğrenip de sonra unutmak günâhların en büyüğüdür. Enes (r.a.) rivâyetiyle gelen hadîs-i şerîfte: “Ümmetimin günâhları bana arz olundu. Bunların içinde bir âyet veya sûreyi öğrendikten son-ra unutmak kadar büyük günâh görmedim” buyuruldu.
Gunye’de bildirildiğine göre, buradaki unutmak, Mushaf’tan okuyamayacak derecede unutmaktır. Denildi ki, insan Kur’ân-ı Kerîm’den bir şeyi ancak, onun için cinâyet olan bir günâh sebebi ile unutur. Çünkü bu unutma musîbetlerdendir. Musîbet de insana kendisinin işlediği günâh sebebi ile gelir.
İslâm’ın sünnetlerinden biri de, mü’minin evinde Kur’ân-ı Kerîm’den mümkün olduğu kadar okuyarak evinin nasîbini vermesidir. Hadîs-i şerîfte: “Müslüman evlerinde Arş’a kadar uzanan kandiller vardır. Yedi kat göklerde ve yerlerde olan mukârreb melekler onları tanır ve bu nur, içinde Kur’ân-ı Kerîm okunan mü’min evleridir derler” buyuruldu. Ebû Hüreyre (r.a.) buyurdu ki: “İçinde Kitâbullah okunan ev, ehline geniş olur. Hayrı çok olur. Melekler girer, şeytânlar çıkar. Aksine, Kur’ân-ı Kerîm okunmayan evler, ehline dar olur. Hayrı az olur. Melekler çıkar, şeytânlar o evde hazır olur.”
Her gün beş âyet-i kerîme hıfz etmek de ehl-i islâmın sünnetindendir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm de beşer beşer indirilmiştir. Kırk gecede Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetmek müstehâbdır. Buradaki geceden murad, gündüzü ile beraber bütün gündür. Gece denilmesinin sebebi, Kur’ân-ı Kerîm’i yalnız gündüz değil, gece de okumak gerektiğini tenbîh içindir. İmâm Gazâlî (r.âleyh), İhya kita-bında, kırâatın miktarını şöyle der: “Kalb âmellerine meşgul olan sâlihler veya ilim yaymaya çalışanlar haftada bir hatim yapmalıdır.” (Ebûbekir b Muhammed, Şir’atü’l İslâm, s.72-77)