Müspet ve menfî her iki yönüyle de itaat Kuran-ı Kerim’de ele alınmış ve Resûlullâh (s.a.v.)’e itaat bu ayetlerin her birinde Allâh (c.c.)’e itaatten ayrı olarak zikredilmiştir. Kuran-ı Kerim’de ne zaman Allâh’a itaat zikredildiyse, tek bir ayette bile ihmal edilmeksizin, bunu daima Resûlullâh (s.a.v.)’e itaatin takip etmesi şayan-ı dikkattir.
Bütün Kitab boyunca Allâh (c.c.)’e itaatin zikredilip de beraberinde Resûlullâh (s.a.v.)’e itaate atıfta bulunmayan herhangi bir ayet yoktur. Tam tersine sadece Resûlullâh (s.a.v.)’e itaatin zikredilip de Allâh (c.c.)’e itaate herhangi bir referans bulunmayan bazı ayetler bulunmaktadır. “Namazı dosdoğru kılın, zekat verin ve Resul’e de itaat edin, böylece belki merhamet olunursunuz.” (Nur s. 56) “Eğer Peygamber’e itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz.’ (Nur s. 54) ‘O gün inkarcılar ve Resul’e karşı gelenler yerle bir olmayı temenni edecekler.” (Nisa s. 42)
Resûlullâh (s.a.v.)’e  itaat üzerine bu kadar vurgu yapılmasının sebebi,  Allâh (c.c.)’e itaatin Resûlullâh (s.a.v.)’e itaat olmaksızın gerçekleşememesidir.  Allâh (c.c.), Kuran-ı Kerim’in ortaya koyduğu gibi, taleplerini iletmek için herhangi bir ferde doğrudan hitap etmez: ‘Allâh’ın, bir vahiy olmaksızın veya bir perde arkasından olmak dışında ya da bir elçi gönderip de kendi izniyle dilediğini Peygamber’e vahyetmesi haricinde herhangi bir beşerle konuşması mümkün değildir.’ (Şura s.51)
Şu halde Allâh (c.c.) emirlerini sadece Peygamberleri (a.s.) vasıtasıyla iletmekte ve O (s.a.v.)’e   itaat, Peygamberlere itaat olmaksızın gerçekleşmemektedir. Ayet-i Kerime’de şöyle buyrulur: ‘Kim Allâh’a ve Rasulü’ne karşı gelir ve O’nun sınırlarını aşarsa, Allâh onu ebediyyen  kalacağı ateşe koyar.’ (Nisa s.14)
(Muhammed Taki Osmanî, Sünnetin Değeri ve Bağlayıcılığı, s.18)