Resûlullâh (s.a.v.) buyurmuşlardır: “Allâh Kur’ân’ı
emredici, nehyedici, uyulan, başlı başına nûrlu bir yol,
dillerden düşmeyen bir örnek olarak göndermiştir:
İçinde sizin, sizden öncekilerin ve sizden sonra (gelecek)
lerin de haberi vardır. Aranızda cereyan edecek
olayların da hâkimidir O. Çok okumak onu eskitmez.
Garaibi (gariplikleri) bitmez! O gerçektir, şaka değildir.
Onunla söyleyen doğru söyler… Onunla hükmeden
adâletle hükmetmiş olur. Onunla savunan dâimâ muzaffer
olur. Onun ışığında taksîm eden herkese hakkını
tam vermiş olur. Onunla amel eden me’cur olur… Ona
temessük eden (sarılan) dosdoğru bir yola kavuşmuş
olur. Ondan başkasından hidâyeti isteyeni Allâh saptırır,
ondan başkasıyla hükmedenin de Allâh belini kırar
(helâk eder). O, hüküm ve hikmetleri içine alan bir
zikirdir. Apaçık nûrdur. Dosdoğru bir yoldur. Allâh’ın
sapasağlam (muhkem) bir ipidir. (Her hastalığa) yararlı
olan bir şifâdır. Kendisine sarılanı korur. Kendisine tâbî
olanı kurtarır… Eğri büğrü olmaz ki düzeltilmeye muhtaç
olsun! (Doğrudan) meyletmez ki kınansın… Acâip
(ve garâibi) bitmez. Çok okumak (ve tekrarlanmak)la
eskimez.”
İbn Mes‘ud (r.a.)’den aynı bunun gibi bir hadîs rivâyet
edilmiştir. O hadîsde şöyle geçmektedir. “İçinde ihtilâfa
mahal bir şey yoktur! Zarâfeti ve göz alıcılığı asla kayb
olmaz!.. İçinde öncekilerin de sonrakilerin de haberi
mevcuttur.”
Kudsî bir hadîs-i şerîfde şöyle buyurulur: Allâh (c.c.)
Muhammed (s.a.v.)’e şöyle hitâb etmiştir: “Ben sana öyle
Tevrat(a benzer) yepyeni bir kitab göndereceğim ki,
sen onunla, kör gözleri, sağır kulakları, kapalı kalpleri
açacaksın! İlim menbaları ondadır… Ondadır fehm-i
hikmet ve kâinlerin baharı!…”
(Kadı ‘Iyâz , Şifâ-i Şerîf, 274-276.s.)