Ebû Said El Hudri (r.a.) diyor ki: Ben bir gün fakir muhacirler topluluğu arasında oturuyordum. (Onların üzerlerinde avret yerleri hariç, vücutlarının tamamını örtecek kadar dahi elbiseleri yoktu.) Vücutlarının çıplak oluşundan dolayı bazıları diğerlerinin arkalarına gizleniyordu. Aralarından birisi Kur’an-ı Kerim okuyordu. O esnada Resûl-i Ekrem (s.a.v.) geldi ve yanımızda durdu. Peygamber (s.a.v.) gelince okuyan kişi sustu. Peygamberimiz (s.a.v.) selam verip, “Sizler ne yapıyordunuz?” diye sordu. “Allahu Tealâ’nın kelamını dinliyorduk” diye cevap verdik. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), “Benim ümmetimden aralarında kendimi sabırla tutmam için emredildiğim insanları yaratan Allahu Teâlâ’ya hamd olsun” dedi. Sonra hepimize aynı uzaklıkta olarak tam ortamıza oturdu. Ondan sonra eliyle işaret ederek halka şeklinde oturmamızı söyledi. Sahabeler de halka yaparak oturdular. Hepsi yüzlerini Peygamber (s.a.v.)’e çevirdiler. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Ey fakir muhacirler topluluğu, sizlere müjdeler olsun. Kıyamet gününde tam bir nura sahip olacaksınız ve Cennet’e zenginlerden yarım gün önce gireceksiniz. Bu yarım gün beş yüz seneye denk olacaktır”
Nitekim: Ahiretin bir günü dünyanın bin yılına eşittir Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:  “Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” (Hac s. 47) Bu sebeple hadiste yarım gün için “Beşyüz sene” ifadesi kullanılmıştır.
Kur’an-ı Kerim okumanın fazileti pek çok hadislerde geçtiği gibi sınırsızdır. Bunun gibi Kur’an dinlemenin fazileti de bir çok hadislerde zikredilmektedir. Yukarıdaki hadisten anlaşıldığı gibi Peygamberlerin serdarı olan Peygamberimiz (s.a.v.)’e bile Kur’an okunan meclislere katılması emredilmiştir. Bundan daha büyük hangi fazilet olabilir?
Bazı alimler “Kur’an-ı Kerim’i dinlemek okumaktan daha üstündür, çünkü Kur’an-ı Kerim’i okumak sünnet, dinlemek farzdır. Farzın derecesi sünnetten üstündür” demişlerdir.
(Zekeriya Kandehlevi, Amellerin Fazileti, s.226)