Herhangi bir şahsa ait bir hakkı çiğnemek ahrette sorumluluğu gerektirdiği gibi, bütün  halkın malı sayılan ve halkın menfaati için harcanması gereken devlet malına tecavüz etmek veya herhangi bir vesile ile gayri meşru olarak onu kullanmak büyük bir vebaldir .
Özür dilemek ve yalvarmak suretiyle şahıs malının vebalinden kurtulmak mümkündür. Fakat müslüman halkın menfaati için ondan toplanan ve devletin elinde bulunan mala hiyânetin vebalinden kurtulmak mümkün değildir. İslâm’a inanmayan kimse toplum hakkına tecavüz edip çalar veyahut da meşru olmayan herhangi bir yol ile onu ele geçirip zimmetine geçirirse inanmadığı için hiyânet yapması normal karşılanabilir. Yalnız kıyamet günü küfrün hesabını vereceği gibi, gayri meşru olarak zimmetine geçirdiği toplum hakkının da hesabını verecektir. Müslüman olan kimsenin iyilik ve faziletin timsali olması gerektiğinden hiyânet yapması kabullenilemez.
Herhangi bir özel veya resmi bir kurumda memuriyet yapan kimse, ücret karşılığında müslümanlara hizmet veren kimsedir. Hizmet yapmadan ücret almak haram olduğu gibi, vatandaşın işini aksatmak da büyük vebaldir . Mesela, bir doktor veya hastabakıcının hastalan ıztırab içerisinde bırakıp tedavilerini yapmadan raporlu veya raporsuz, sağda solda gezmesi büyük zulüm olduğu gibi, müftü, vaiz ve imam gibi din görevlisinin de ma¬zeretsiz cami cemaatını bırakıp istirahata çekilmeleri veya özel işine bakması da büyük’ bir hiyanettir.
Memur olan kimsenin âmme hizmeti için tahsis edilmiş telefon v.s. gibi âletleri şahsî işlerinde kullanması caiz değildir. Böyle âlet ve vasıtaların memurun elinde emanet olup, gayesi dışında kullanılmasının doğru değildir.
(Halil Gönenç, Güncel Meselelere Fetvalar 2.c. 269 s.)