İyiyi, fenayı, hayrı ve şerri birbirinden ayırmak ilimle mümkün olur. Ayet-i Kerime’de şöyle buyruluyor: “Büyük günâhlardan çekinirseniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi şerefli bir menzile koyarız.” (Nisâ s. 7)

Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuşlar ki: “Büyük günâhlar yedidir: 1. Allâh (c.c.)’a ortak koşmak 2. Haksız yere adam öldürmek 3. Namuslu kadına zina isnat etmek 4. Yetim malı yemek 5. Savaştan kaçmak 6. Anne ve babaya ezâ etmek 7. Faiz yemektir.”

Esas itibariyle Allâh (c.c.)’un, hesapsız ihsânlarına ve nimetlerine karşı, yine O (c.c.)’un ihsânı olan cüz’î iradeyi ve beşerî kuvveti günâhlarda kullanmak nankörlük demek olduğundan günâhların hepsi büyüktür. Buna rağmen hadîs-i şerifte sayılan yedi büyük günâhın, diğer büyük günâhların anası olduğundan, bunlardan hususî surette çekinmek gerektiğinde hiç şüphe yoktur. Esasen iyi düşünülürse çok iyi anlaşılır ki, bir kul sadece birinci büyük günâhı işlemekten hakkiyle sakınacak olsa, gizli ve aşikâr bütün şirki gönlünden silip tevhid-i hakikîyi kendi nefsinde tahakkuk ettirse o kulun başka günâhları işlemesi kendiliğinden imkânsız olur.

Yaramaz ve fenâ işlerden çekinmek, esas itibariyle kalb temizliği ile olur. Kalp temiz olursa bütün aza temiz, kalp bozuk olursa bütün aza bozuk olur. O halde kalbin tasfiyesi, yani kötü huylardan ve meyillerden, çirkin arzu ve heveslerden temizlenip iyi niyetlerin ve güzel huyların yerleştirilmesi, dinimizin emriyle vaciptir. Zira güzel huylar, Hz. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in sıfatları ve sıddıkların amellerinin efdâlidir. Fena huylar ise, öldürücü, helâke ve felâkete götürücü zehirdir. Bütün rezillikler ve alçaklıklar fena huylardan doğar.

(Ahmed Kemâleddin Üstün, 54 Farz Şerhi, s.314)