Mü’minin en üstün hasleti (iyi huy) susmaktır. Selâmetin onda dokuzu bundadır. Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayetle Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “ Mâlâyâ’nîyi terk, kişinin islâmının güzelliğindendir” buyurmuşlardır. Yani, söylemesinde zaruret olmayan ve kendisine bir yarar sağlamayan söz ve filleri terk etmek, insanın islâmını güzelleştirir ve olgunlaştırır.
Yine bir hadîs-i şerîf’inde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, “İçinizde en sevmediğim ve benden en uzak oturacak olanınız, çok konuşan, böbürlenerek ifade eden, ağzını şekillendirerek söz söyleyeninizdir” buyurmuşlardır. Bu hadîs-i şerifte sayılan durumlar, zorlama ve ilâve mânası taşıdığı ve bunları insanların gönüllerini çekmek, dikkatlerini celbetmek için yaptığından men’edilmiştir.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in konuşması açık ve seçik idi. Her duyan rahatça anlayabilirdi. Kelimeleri saymak isteyen, sayabilirdi. Sözünü duyan mânasını anlardı. Çünkü O (s.a.v.) selâm verince üç defa verir, söz söyleyince üç defa söylerdi. Yalan söylemezdi. Bir rivayette şöyle anlatılır; Resûlullah (s.a.v.) bir yere dayanmış idi. “Beni dinleyin size en büyük günahları haber veriyorum: Allahü Teâlâ’ya şirk koşmak, anaya ve babaya isyan etmek, karşı gelmek” buyurdular. Sonra oturur hale geldi ve: “Dikkat ediniz! Bir de yalan söz!” buyurdular. Kişinin üç yerde yalan söylemesine izin verilmiştir. Bu üç durumu bir hadîs-i şerîf’te Resûlullah (s.a.v.): “Niçin sizin, ateşe düşer gibi yalana düştüğünüzü görüyorum? Her bir yalan yazılmaktadır. Ancak kişinin harbde yalan söylemesi; çünkü harb hiledir. İki kişi arasında düşmanlık dargınlık olunca, aralarını bulmak için yalan söylemek ve hanımının gönlünü almak, onu sevindirmek için yalan söylemek yazılmaz”  buyurarak bildirmişlerdir.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz  şaka yapardı, ama şaka esnasında ileri gitmezdi. Bir kalbi incitmez, şakada ileri gitmez, bir mânâ ile yetinirdi.
(Muhammed bin Ebûbekir, Seyyid Alizâde Şerhi-Şir’atül İslâm, 297-334.s.)