Abdullah b. Mes’ud (r.a.)’dan naklen Nebi (s.a.v.): “Nefsimi elinde tutan Allah (c.c.)’ya yemin ederim ki; diğer müslümanlar onun  kalbinden, elinden  ve dilinden  emniyette olmadıkça bir kimse gerçek müslüman olamaz. Komşusu onun hilesinden ve zulmünden emin olmayan bir kimse de olgun mü’min sayılmaz.” Saîd b. Müseyyeb (r.a.)’den naklen Resûlullah (s.a,v.): “Bir komşunun diğer komşuya saygısı, evladın anasına olan saygısı kadar olmalıdır.” (Buhari)
Hasan Basrî (r.a.)’ın rivâyetine göre komşuluk hakkı şöyledir: “Borç istediği zaman borç vermek, davet ederse icabet etmek, hasta olursa ziyaret etmek, yardım talep ederse yardım etmek, başına bir felaket gelirse taziyesine gitmek, bir hayır işi olursa tebrik etmek, ölürse cenazesinde bulunmak, kendisi olmayınca ehlini ve malını korumak, ona bir yük olmamak, meğer ki ona hediye etmiş olasın da alıp götüreceği bir şey olsun.”
Ebu Hureyre (r.a.)’den naklen Resûlullah (s.a.v.) “Cebrail (a.s.), komşuyu bana o kadar anlatırdı ki, komşu komşuya mirasçı olacak sanırdım.” buyurmuşlardır. (Buhari, Müslim)
Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: “Allah (c.c.)’ya ibadet edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanındaki arkadaşa, yolda kalmışa, idareniz altındakilere – kölelere – iyilik edin…” (Nisa 36) Burada yakın komşu, akraba olan komşudur. Uzak olan komşu ise akraba olmayan komşudur.
Resûlullah (s.a.v): “Kıyamet günü, bir komşu diğer komşuya yapışır ve Yâ Rabbi! Sen bu kardeşime bol nimet verdin, bana da az verdin. Ben, aç kaldım; o tok uyudu. Hele ona bir sor: Niçin bana kapısını kapadı? Ona verdiğin bol ihsandan niçin beni mahrum bıraktı der?” buyurmuşlardır. (Buhari) Kendisinde bir şeyler varsa ondan komşusuna da vermesi, komşusunda olana gözünü dikmemesi, komşusuna eziyet etmemesi, komşudan gelen eziyete sabretmesi komşuluğun güzelliğini tamamlar.
 (Ebu’l-Leys Semerkandi, Tenbihül Gâfilîn s. 150)