Hz. Davud (a.s.) ile ilgili haberlerde rivayet edildiğine göre O, Allâhü Te’âlâ’ya:

“Ya Rabbi! Benim durumum nasıl olur; bütün insanlar beni severse, benimle senin arandaki durumu en güzel şekilde nasıl korurum?” diye sordu. Allâhü Te’âlâ kendisine şöyle vahyetti:

“İnsanlara ahlâklarına göre davran; benimle senin arandaki hukuku da güzel yap.” Bazı rivayetlerde şöyle buyrulmuştur: “Dünya ehline, onların durumuna göre davran; ahiret ehline karşı da ahiret ehlinin ahlâkıyla muamele et.”

Şa’bi, Sa’sa’ b. Savcân’dan naklettiğine göre; o kardeşinin oğlu Zeyd’e şöyle demiştir: “Ben babana senden daha sevimli idim. Sen de bana oğlumdan daha sevimlisin. Sana iki şey tavsiye edeceğim; onları iyi muhafaza et. Müminlere karşı ihlâslı ve samimi davran; günâhkarlara da onların yaptıklarının tersi (güzel ahlâk) ile muamele et. Hiç şüphesiz, günahkâr kimse, senin güzel davranışına razı olur. Müminlere karşı samimi davranman ise senin üzerine bir haktır.”

Bu hususta Allâhü Te’âlâ şöyle buyurmuştur: “Sen kötülüğü en güzel şekilde sav. Böyle yaparsan bir de bakarsın ki seninle aranda düşmanlık bulunan kimse senin yakın, candan bir dostun oluvermiş.”

(Fussilet s. 24)

Abdullah b. Abbas (r.a.): “Onlar kötülüğü iyilikle savarlar.” (Ra’d s. 22) âyetinin tefsirinde şöyle demiştir: “Onlar, kötü söz ve eziyet türü işleri, selâm ve idare gibi güzel ahlâkla savarlar.” Hâlis ve samimi olmak kalp ile olur ve Yüce Allâh için sevilip kardeş diye kabul edilen kimselere uygulanır.

(Ebu Talib el-Mekkî, Kutu’l Kutub, c.4, s.311-312)