“Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular ki: “İki büyük (İslâm) ordusu birbiriyle savaşmadıkça Kıyâmet kopmayacaktır. Bu iki ordunun da da‘vaları hak olduğu halde, aralarında  büyük  bir savaş olacaktır. Gene aranızda otuza yakın yalancı mel‘un deccal türemedikçe Kıyâmet kopmayacaktır. Bu deccallerin hepsi de ben Allâh’ın peygamberiyim iddialarında bulunacaklardır. Gene İslâm’ın gerçek ulemâsının yok olmasıyla İslâmî ilimler yok olmadıkça, fitne zuhûr edip, adam öldürme çoğalmadıkça, aranızda mal çoğalıp sel gibi akmadıkça,  malın çokluğundan dolayı sâhibi zekâtını vermek istediği adamın kabûl edip etmeyeceğinden emîn olmayıp tereddüde düşüp, zekât vereceği kimse de: Benim zekâta ihtiyâcım yoktur demedikçe, Kıyâmet kopmayacaktır. Halk yüksek binâ yapma yarışına çıkmadıkça, kabristanın yanından geçenlerin ‘keşke sizin yerinizde’ ben yatmış olsaydım demedikleri müddetçe, güneşin batıdan doğup doğudan batması gerçekleşmedikçe Kıyâmet  kopmayacaktır. “Tabiata aykırı” bu olayı görünce, toptan îmân  etmelerine rağmen bu îmânlarının kendilerine fayda vermediği bir zamandır ki, o an Kıyâmetin kopması şüphesizdir. Satıcı ve alıcı arasındaki başlayan alışveriş tamam olmadan Kıyâmet kopacak ve elbiselerin toplanmasına imkân kalmayacaktır. Yine kişi sağdığı devesinden süt içmek kendisine nasîb olmadan, havuzunu onarıp suyundan içmesinin nasîb olmayacağı bir anda kıyâmet kopacaktır. Ağzına götürdüğü lokmayı yutmak nasîb olmadan Kıyâmet kopacaktır..” (H. Şerîf, Ebû Hüreyre (r.a.)’den)
Peygamberimiz (s.a.v.): “Sizler daha evvel on alâmeti görmedikçe, Kıyâmet kopmayacaktır” buyurdu. Daha sonra şunları zikretti: “Duhan (kesif bir duman), Deccal, Dabbetü’l ard, Güneşin batıdan doğması, Hz. Îsâ (a.s.)’ın inmesi, Yecüc ve Mecüc’ün çıkması, biri doğuda, biri batıda, biri de Arap yarımadasında olmak üzere üç yerin çökmesi ve bunların sonunda, Yemen’den çıkıp insanları haşrolunacakları yere sürecek bir ateşin olacağını anlattı.”
(Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akâidi, 231.s.)