Sübkî (Rahimehullâh) tefsirinde şöyle buyurur: “Beraat ge­cesi, bir yıl içinde işlenen günahlara keffaret; Cuma gecesi, haf­ta içinde işlenen günahlara keffarettir. Yani bu geceleri ibâdet ile ihya etmek, belirtilen sürelerdeki günahlara keffarettir.”
Bu sebeple Beraat gecesine “Keffaret Gecesi” de denilir. Yine bu geceye, şu hadîsi şerîf sebebiyle “Hayat Gecesi”de denilmiştir: “Her kim bayram gecesini ve Şaban ayının on beşinci (Beraat) gecesini ibâdetle ihya ederse, kalplerin öl­düğü günde o kişinin kalbi ölmez” (İbn Mâce, 1782)
Bu gecenin bir adı da “Kısmet ve Kader Gecesi”. Bu ismi almasının sebebi şu rivâyettir. Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: “Şaban ’ın yarısının gecesinde senenin tüm işleri kesin ka­rarı bağlanır. Yaşayacak olanlar, ölecek olanlardan ayrılıp yazılır.” (Suyûtî, Dürül-Mensûr, 13/252-253)
Bir rivâyette ise şöyledir: “Şaban’ın yarısının gecesi, Allâhü Te‘âla ölüm meleğine, o sene öldürmek istediği her canlının ruhunu kabzetmesini vahyeder (isimlerini bildi­rir).” (Suyûtî, Dürül-Mensûr, 13/254)
Atâ bin Yesâr (r.a.) şöyle rivâyet eder: “Şaban ayının 15. gecesi olunca, gelecek yılın Şaban ayına kadar ölecek olan­ların isimleri yazılarak ölüm meleğine verilir. İnsan bir yanda ağaç diker, evlenir, bina yapar; ama ismi ölecekler listesine kaydedilmiştir! Ölüm meleği, ölüm anının gelmesini emri yeri­ne getirmeyi bekler.”
Bu gecenin bir adı da “Şefâât Gecesi”dir. Bunun dayanağı da rivâyet edilen şu hadîsi şerîftir: “Resûlullâh (s.a.v.) Şaban ayının 13. gecesi ümmetine şefâât etmek için duâ edip yal­vardı. Kendisine, ümmetinin üçte birine şefâât etme izni verildi. 14. gecesi yine duâ edip yalvardı. Bu sefer üçte ikisine şefâât etme yetkisi verildi. 15. gecesi bir daha yal­vardı. Bu sefer de, kaçak develer gibi Allâh’tan kaçanlar dışında bütün ümmetine şefâât etme izni verildi. Yani gü­nah işlemeye devam ederek Allâhü Te‘âlâ’dan kaçanlar ve O’ndan uzaklaşanlar şefâât dışında kaldı.” (Ebû Dâvûd, 2775)
(Fazîletleriyle Aylar ve Geceler, s. 267)