12Büyük, güçlü, medeni hamleleri gerçekleştiren devletlerin gerisinde, aynı kudrette kültür değerlerine sahip bir milletin bulunduğu bir gerçektir. Millet değerlerinden uzaklaştıkça devleti de zayıflamaya başlar. Bu hal gerekli kanı pompalamayan kalbin insanı zayıf bırakması, ağacın suyu ve gıdayı alamadığı zaman kurumaya yüz tutması gibidir. Bu itibarla devletin olduğu kadar özellikle dernekler, vakıflar ve sendikalar gibi sivil toplum kuruluşlarının, yazılı ve görsel medyanın en fazla üzerinde durmaları gereken konu budur.
Öte yandan ortak bir kültürün oluşmasında en etkin konumda bulunan ve bu konuda en büyük sorumluluk alması gereken görsel ve yazılı medya ise tam tersi bir politika takip etmektedir. Türkçeyi yozlaştıran, yabancı ahlakını ve yaşantısını özendiren, tarihini ve kültürünü hor gören veya değiştiren dizileri, filmleri ve programları ile Türk milletine asıl darbeyi indirmektedir.
Nasreddin Hoca’nın dahi tanınmadığı tanınsa da verdiği derslerden ibret alınmadığı bir zamana kaldığımız görülmektedir. Hâlbuki milletin belki yüzlerce yıllık birikimini Nasreddin hocamız unutulmayacak ve hafızalara kazınacak bir üslup içerisinde sunmaktadır. Onun kıssalarında milletin yok olmasını önleyecek ibretlik hususlar vardır.
TV’lerde sinemalarda güzel şeyler olmuyor mu? diye de sorulabilir. Öncelikle yanlışların yanında devede kulak mesabesinde diyelim, ikincisi ve daha tehlikelisi ise yanlışı doğru diye kabul ettirme sanatının artık günümüzde başarıyla uygulamaya konulmuş bulunmasıdır. Ne yazık ki bu durum önce cahil bırakılan kitlelere kolay bir şekilde kabul ettirilebilmektedir. Zira kitap okuma özürlülüğümüz kitap baskı oranına göre ters bir şekilde artarak devam etmektedir. Tarihini dinini, dilini, örfünü dizilerden ve internetten öğrenmeye devam ettikçe bu yozlaşma daha da artacaktır.
(Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Devr-i Gül Sohbetleri s.169-170)