Allâh (c.c.), kitaplar, melekler, peygamberler, âhiret, şeriat ve şeriat ilimleri gibi inanılması vâcip olan şeyleri küçümsemek küfürdür. Kendi küfrüne rıza, mutlaka küfürdür. Başkasının küfrüne, beğenmek sebebiyle rıza ittifakla küfür sayılmıştır. Küfrü gerektiren bir sözü, dil kaymaksızın ve zorlanmaksızın, söylemek ittifakla küfürdür. O sözün küfür olduğunu bilmeyerek söylemek de çoğu âlimlere göre küfürdür. Bunun gibi küfre uygun olan herhangi bir fiil de, şaka ve mîzah yollu da olsa, anlamına değil, tersine de îtikad edilse, yine de Allâh (c.c) katında kişiyi hükmen küfre sokar; Hakk’a kalp ile îtikad edip bağlanması onun kâfir olmadığını ifâde etmez. Küfr-i hükmî’nin sebebi:

1- Söyleme inceliği, fesâhat sanatı (edebiyat yapmayı) kastetmek,

2- Garip şeyleri söylemeye yeltenmek,

3- Toplantıda bulunanları neşelendirmek,

4- Hazır olanları şaka ve maskaralık yaparak güldürmek,

5- Fazla kızmak ve aşırı üzülmek.

Akıl hafifliği, gayr-i ahlâkî ve gayr-i dinî hikâyeleri anlatmaya aşırı istek, dili ve diğer uzuvları korumamak, dinî hususlara aldırış etmemek gibi şeyler de küfr-i hükmînin sebeplerindendir.

Küfürden korunmak için; önce îmandan mahrum olma endişesini duymak, sonra küfrün âfetlerini ve tâatlerin nasıl hükümsüz kaldıklarını, nikâhın bozulduğunu, boğazladığı hayvanın etinin yenilmeyeceğini, tevbe etmeden ölürse ateşte ebedî kalacağını bilmek, bunları anladıktan sonra da susup sükût etmek, dili ve organları korumak, ciddî olmak, şaka ve maskaralık vb. şeyleri terk etmek gerekir. Ayrıca küfürden korunabilmek için Allâh (c.c.)’a duâ ve tazarruda bulunmak gerek. Peygamber (s.a.v.) bir hutbesinde buyurdular ki: “Ey Nâs! Allâh (c.c.)’a eş (ortak) koşmaktan sakının. Çünkü şirk, bir karıncanın kımıldanışından daha sessiz ve gizlidir.”

(İmam-ı Birgivî Muhammed Efendi, Tarikat-i Muhammediyye, s.107-108)