Kanuni, Osmanlı Padişahları’nın onuncusu ve İslam Halifeleri’nin yetmiş beşincisidir. Yavuz Sultan Selim Han’ın oğludur. 27 Nisan 1495‘te Trabzon’da Aişe Hafs Sultan’dan doğdu. Doğduğu Zaman, Süleyman ismi, Kur’an-ı Kerim açılarak verildi. Neml Suresi otuzuncu ayeti kerimede geçen Hz. Süleyman (a.s.)’ın isminden alındı.
Her şehzade gibi, onun da bir sanat sahibi olması arzu edildi. Devrin tanınmış kuyumcularından biri hoca tayin edildi. Ve kuyumculuk sanatı öğretildi yaşı ilerledikçe çeşitli ilimlerde çeşitli hocalardan ders aldı.
Şehzade Süleyman’ın annesi ile birlikte gittiği Kefe’de lalası nezaretinde devlet idaresinde tecrübe sahibi oldu. Çevresinde meydana getirilen ilmi havadan hiç bir zaman uzak kalmadı. Alimlerin ders ve sohbetlerine devamlı katıldı. Onların nasihatlarını dinleyerek ilim ve feyizlerinden istifade etti. Özellikle fıkıh bilgilerinde çok yükseldi.
Kanuni Sultan Süleyman yuvarlak çehreli, ela gözlü, arası açık kaşlı, doğan burunlu, uzun boylu, mevzun ve yakışıklı idi. Söz ve hareketlerinde ölçülü ve nazikti.
Alim, şair ve hakîmlerle bulunmaktan hoşlanır, hoş sohbet, maddi ve manevi bütün iyi hasletleri şahsında toplamış bir padişah olduğundan bütün tarihçiler müttefiktir.
Sanatkardı. Özellikle şehzadeliğinde öğrendiği kuyumculukta çok mahirdi. İyi kılıç kullanır ve avlanmaktan hoşlanırdı. Arapça, Farsça, Sırpça ile Tatar lehçesini iyi bilmekteydi.
Doğu İslam kültürüne vakıf olduğu gibi batı kültürünü de çok iyi tanımaktaydı. Az konuşur ve söylediği söz kati olup asla dönmezdi.
Kanuni Sultan Süleyman ömrünü saray eğlencesinden uzak, ilim, gaza ve memleketleri imar faaliyetiyleri ile geçirdi. Kırk altı yıllık  uzun saltanat döneminde, sarayı dünyanın en güzel en alımlı ve cazibeli kadınları ile dolu iken,onun neredeyse bir tek Hürrem Sultanla olması bu tezi açık bir biçimde ispatlamaktadır.
(Ahmet Şimşirgil, Kayı IV: Ufukların Padişahı Kanuni s. 212-213-290-291)