Allâh (c.c.), “Nefis muhakkak şiddetle kötülüğü emreder.” (Yûsuf s. 53) buyurmaktadır. Yine Cenâb-ı Hakk Kitâb-ı Kerîm’inde “Kalplerinizi hasta yarattım.” (Bakara s. 10) buyurmaktadır. Bunları düzeltme vazifesi ise kulla¬ra aittir. Bu vazife ifâ edilmediği takdirde kabahat de yine kullarındır. Bu sebeple kula düşen kalbini Allâh (c.c.) dı¬şındaki her şeyden ve nefsini kötülüklerden arındırmaktır. Hz. Hanzala (r.a.) bir gün Hz. Ebûbekir (r.a.)’e rastladı. Hz. Ebûbekir (r.a.) ona “Ya Hanzala nasılsın?” dedi. O da kendisi için “Ya Ebûbekir, Hanzala münâfık oldu.” dedi. Hz. Ebûbekir (r.a.) “Sübhanallâh, Hanzala münâfık olmaz, neden böyle söyledin?” diye sordu. Hz. Hanzala (r.a.) “Resûlullâh (s.a.v.)’in yanında öyle bir ruh hâline giriyorum ki cenneti cehennemi görür gibi oluyorum. Nebî (s.a.v.)’in yanından ayrılınca dünyalık endişesi beni o ruh hâlinden de ayırıyor.” deyince Hz. Ebûbekir (r.a.): “Ya Hanzala, ben¬de de öyle oluyor. Gel bunu Resûlullâh (s.a.v.)’e soralım.” dedi ve Nebî-yi Ekrem (s.a.v.)’in huzûruna gittiler.
Hz. Hanzala (r.a.) “Ya Resûlullâh, Hanzala münâfık oldu.” deyince Nebî-yi Ekrem (s.a.v.) de aynı Hz. Ebûbekir (r.a.) gibi: “Sübhanallâh, Hanzala münâfık olmaz, ne¬den böyle söyledin?” diye sordu. Hz. Hanzala (r.a.) da sebebi aynen anlattı. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.): “Nefsim yed-i kudretinde bulunan Allâh (c.c.)’a ye¬min ederim ki eğer siz benim yanımdaki hâli dışarıda muhafaza edecek olursanız her adımda melekler si¬zinle musâfaha ederler. Lâkin gününüzün üçte birini ibâdet-ü taatle, üçte birinizi mâişetinizin teminiyle, üçte birini de istirahat ve ailenizinle meşguliyetle ge-çirmeniz size kâfîdir.” (Müslim) buyurmuşlardır.
Cenâb-ı Hakk hepimizi kalbini tasfiye ve nefsini tezkiye edip kendi yolunda bulunan kullarından eylesin. Âmin.
(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.32-34)