Allah Teâlâ tarafından Cebrâil (a.s.)’a, mahlukâtın en şereflisi, mevcûdâtın hulâsası, cihanın sultanı, âhir zaman peygamberinin (s.a.v.) bu gece doğacağını göklerde nidâ etmesini emretti. Bütün mukarreb melekler ve rûhânîler haberdâr oldular. Hz. Cebrâil (a.s.); Hepinize müjdeler getirdim. Taatınızı, tesbihinizi artırın. Bu gece Âlemlerin Rabbi’nin Habîbi’nin (s.a.v.) doğumu ile yerler, gökler ve on sekiz bin âlem aydınlanacaktır. Siz de tesbihlerinizi, salavâtlarınızı artırın. Gökleri süsleyin. O’nun ümmeti için istiğfar edin, dedi. Ardından da cehennem meleğine, yedi cehennemi bağlamasını, Rıdvan’a zikrederek bütün cenneti bezeyip süslemesini, hûrîlerin, gılmanların ve vildanların bu işle uğraşmasını, onların hepsinin cennette gezmesine izin verildiğini söyledi. Çeşit çeşit saçılar saçmalarını emretti. Yine Cebrâil (a.s.) hava yüzünde dünya ehli üzerine cennetin saçılarından saçmalarını meleklere emretti. O zaman uyanık olanlar için bu ne büyük bir saadet, uyuyanların ise vay haline! Bütün kurt ve kuşlar uyandı. Cinler, periler, hayvanlar ve kuşlar bundan haberdar oldu. O gece Rabbin hikmeti ile ateşler kuru olsun yaş olsun hiçbir şeyi yakmadı. Uyanık olanlar yemek pişirmek ve su kaynatmak için dahi olsun ateş yakamadılar. Şaşakaldılar. Bu durumu duyan yeller aşka gelip esmeye başladı. Dört bir tarafa, bütün karanlık bölgelere hatta hatta denizlere kadar haber verdi. Deniz içinde bulunan hayvanlar aşka gelip salavâtla meşgul olmaya başladılar. Ey azizler! Siz ve biz bir salavât işittiğimizde hiç hareket ve aşka gelebiliyor muyuz? Muhabbetimiz artıyor mu? Allah Teâlâ cümlemize tevfîk müyesser etsin.
(Erzurumlu Mustafa Darîr Efendi, Siyer-i Nebî, s.233)