Allâhü Teâla şöyle buyurur:
“Ey o bütün imân edenler! Sizler, kendinizi düzeltmeye bakın. Siz doğru gittikten sonra, öte taraftan sapanlar size bir ziyan dokunduramaz. Hepinizin varacağı nihayet Allâh… O vakit haber verecek O size; neler yapıyordunuz.” (Mâide s. 105).
Kâfirler dalâlet içinde olup, sapıklıktan hiç ayrılmıyorlardı. Emir ve nehiylere riâyet etmiyorlardı. Bu âyet-i kerime, mü’minlerin, kâfirlerin küfürlerinde kalmalarına üzülmeleri ve onların imâna gelmelerini temennî etmeleri üzerine nâzil olmuştur. Böylece herkesin nihâi dönüşünün kıyâmet gününde Allâhü Teâla’ya olacağı ve amellerin gerçek karşılığının o günde verileceği belirtilmiştir.
Hiç kimsenin diğerinin yapmış olduğu amelden dolayı kınanmayacağına işaret edilmesi de Müslümanlar için büyük bir teselli kaynağı olmuştur. Daha önemlisi,  “Sizler kendinizi düzeltmeye bakın”, denilerek Müslümanlar öncelikle kendi nefislerini tezkiyeye yönlendirilmiştir. Nefis tezkiyesi Kur’ân-ı Kerîm’in başka âyetlerinde de önemle üzerinde durulan bir meseledir.” “Gerçek felah bulmuştur onu temizlikle parlatan. Ve ziyan etmiştir onu kirletip gömen” (Şems s. 9-10). Ancak yukarıdaki âyet-i kerimeden iyiliği emredip kötülükten sakındırmanın terk edilmesine ruhsat verildiği anlaşılmamalıdır.
Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Sizden birisi bir kötülük görürse; eğer onu değiştirmeye gücü yetiyorsa; hemen eliyle onu değiştirsin! Eğer buna gücü yetmiyorsa; diliyle değiştirsin! Eğer buna da gücü yetmiyorsa; kalbiyle ona buğzetsin. İşte bu kadarı imanın en alt kademesidir” (Müslim).
Hz. Ebû Bekir (r.a.) da  bir hutbelerinde yukarıdaki âyet-i celîlenin bu yönü hakkında insanları uyarırlar ve şu hadîs-i şerîfi rivâyet ederler: “Muhakkak ki insanlar bir kötülük gördüklerinde onu değiştirmedikleri zaman Allâhü Teâla’nın azap ve ikâbı umûmî olur (hepsini cezalandırır)”
(İsmail Hakkı Bursevî (k.s.), Rûhu-l Beyan Tefsîri, 7.c., 137-142.s.)