“Ey Îmân etmiş olanlar!.. Mü’minler’i bırakıp da kâfirleri dost edinmeyiniz. İster misiniz ki Allâh için aleyhinize bir apacık hüccet edinesiniz!” (Nisâ Sûresi, Âyet: 144)
“Şübhe yok ki münâfıklar, ateşin en aşağı tabakasındadırlar ve elbette onlar için bir yardımcı da bulamazsın.” (Nisâ Sûresi, Âyet: 145)
Bu mübârek Âyetler (Nisâ: 144-145) Müslümânlar’ı îkâz etmektedir, kendi kudsi Dînlerine düşmân olup bu yüzden ebediyyen muazzeb olacak olan (azâb görecek olan) kâfirleri, münâfıkları dost tutmamalarını kendilerine ihtâr buyurmaktadır. Şöyle ki:
Ey Îmân etmiş olanlar!.. Ey İslâmiyet’i kabûl etmiş, Dîn-i İlâhî’ye samîmî sûrette intisâb şerefine nâil olmuş bulunanlar!.. Mü’minler’i, Dîn kardeşleriniz’i bırakıp da onlar ile muhabbet ve meveddette (sevgide), tesânüdde (dayanışmada) bulunmayıp da münâfıklar gibi kâfirleri dost edinmeyiniz;  onlar sizin asıl düşmânlarınızdır. Onlara teveccüh (yönelmek, güleryüz göstermek, yakınlık duymak, sevmek), münâfıklara mahsûs bir fezâhâttır. (alçaklıktır) Artık onları iltizâm edip de (seçip de, onlardan yana olup da) Dîn kardeşleriniz’i nasıl bırakabilirsiniz?.. İster misiniz ki böyle kâfirlerle dost olmak yüzünden Allâh-ü Teâlâ için aleyhinize bir apaçık hüccet edinesiniz!.. Sizin de münâfık kimseler olduğunuza dâir bir bürhân (delîl) bir vazîh (apaçık) delîl vücûda getirmesini arzu eyler misiniz?.. Böyle bir denaate (alçaklığa, âdîliğe) nasıl cür’et (cesâret) edebilirsiniz?.. O hâlde ey Mü’minler! Siz münâfıklar gibi harekette bulunmayınız!..
Şübhe yok ki münâfıklar ateşin Cehennem’in en aşağı, en derin bulunan tabakasındadırlar. Çünkü münâfıklar, kâfirlerin en habîsi (kötüsü, alçağı) oldukları için böyle bir azâba müstehakktırlar. Onlar, Müslümânlar ile istihzâ (alay) ederler, Müslümânlar’ın aleyhinde hud’a (aldatma, oyun, tuzak) ve hîleler meydana getirirler. Fırsat buldukça İslâm düşmânlarına iltihâk ederek (katılarak) Müslümânlar’ın hayâtına sû-i kasdde bulunurlar. Ve elbette onlar için, o münâfıklar hakkında bir yardımcı da bulamazsın ki azâb-ı İlâhî’ye mâni’ olarak onları Cehennem’den çıkarmağa yardım ediversin. Binâenaleyh öyle münâfıkâne hareketlerden son derece sakınmalıdır.
(Ömer Nasûhî Bilmen (Rh.A.), Kur’ân-ı Kerîm’in
Türkçe Meâl-i Âlisi ve Tefsîri, C. 2, S. 692-694)