Alimler; abdestsizin, cünübün, hayız ve lohusanın kalp ve dil ile zikretmelerinin caiz olduğunu söylemişlerdir. Tesbih, tehlil, tevhid ve tekbir, Resûlullah sallalahu aleyhi ve selleme getirilen salavâtlar da buna dahildir. Ancak Kur’ân okumak; cünübe, hayız ve lohusaya haramdır. İster az olsun, ister çok olsun, isterse yarım âyet olsun. Bunlar, dillerini oynatmadan kalplerinden Kur’ân’ı geçirebilirler. Keza bunlar Kur’ân-ı Kerim’e bakabilir ve kalplerinden okuyabilirler. Ancak cünüb ve hayızlının, bir musibet anında, İnna lillahi ve inna ileyhi raciun (Allah’tan geldik, Allah’a döneceğiz.) (Bakara s. 156); bineğe binerken, Sübhânellezi sahhare lena haza vema künna lehu millerinin (Bunu emrimize veren Allah’ın şanı yücedir. Yoksa bizim buna gücümüz yetmezdi.); duâ ederken: Rabbena atina fiddünya haseneten ve fil âhireti haseneten vekına azabennar (Rabbimiz, bize dünyada da iyilik, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azâbından koru.) (Bakara s. 201) gibi kalıp duaları okumaları caizdir. Tabii bununla Kur’ân okumayı kasdetmediği takdirde böyledir.
Cünüble hayız; Bismillah, Elhamdülillah diyebilirler. Yine Bunu söylerken zikir kasıtları olsun olmasın birdir, caizdir. Kur’ân okumaya niyet etmedikçe günahkar olmazlar.
(İmâm Nevevî, el-Ezkâr, s.32)
ABDESTİ BOZAN VE BOZMAYAN ŞEYLER – 2
Yatarak veya bir şeye dayanarak uyumak abdesti bozar. Dayandığı şey alındığında düşerse abdesti bozulur. Çünkü bu vaziyette, a’zâları gevşeyip, abdesti bozulmak zann-ı gâlib ve kuvvetli sebeptir. Bayılmak da abdesti bozar. Sarhoş olmak abdesti bozar. Yürürken iki tarafa da yalpalayarak yürümek gibi hâllerde insan abdesti bozulduğunu fark edemez.
Namaz içinde yüksek sesle gülmek abdesti bozar. Kendisi ve yanındaki duyacak kadar olursa abdesti gider. Yalnız kendi işitecek kadar gülerse, abdesti bozulmaz, ama namazı bozulur. Ama abdest eğer gusûl ile olursa yahut cenaze namazında yüksek sesle gülerse veya gülen çocuk ise bu üç şekilde abdesti bozulmaz. Hanımına dokunmak abdesti bozmaz. Şâfilerde ise hanımına dokunmak abdesti bozar.
(Kadızâde Ahmed, Birgivî Vasiyetnamesi, Kadızâde Şerhi, s. 273)