Kadınlar namaza başlarken ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır, ellerini yenlerinden çıkarmaz, ellerini birbiri üzerine getirerek göğüslerinin üzerine koyar. Rükû’ için az eğilir, dizlerine dayanmaz, rükûda parmaklarını aralamaz, bilakis yumar. Ellerini dizlerine koyar, dizlerini büker, rükû ve secdelerde toplanıp büzülür, kollarını yere döşer, teşehhüdde (oturuşta) çantısı üzerine oturup ayaklarını sağ taraftan çıkarır. Ayakların dikmez. Teşehhüdde ellerini parmaklarının uçları dizlerine varacak şekilde uylukları üzerine koyar, teşehhüdde parmaklarını bir araya toplar. Namazda imâmı uyarması gerekirse el çırpar. Sabah namazını aydınlık zamana kadar geciktirmeleri müstehâb değildir. Açıktan okunabilecek namazlarda açıktan okumaz, hatta kadının açıktan okumasıyla namaz bozulur denilse yeridir. Çünkü sesi avrettir. Yalnız ihramda sesini yükselterek telbiye getirirler. (İbn-i Abidin)
Kadınlar camiye ve cemaate devam hususunda da erkeklerden farklıdır. Kadınların cemaatlere gitmeleri; cuma, bayram ve vaaz için bile olsa mutlak surette mekruhtur. Velev ki ihtiyar olsun ve geceleyin gitsin! Hanefi mezhebinde fetva bu görüşe göredir. Çünkü zaman bozulmuştur. (İbn-i Abidin)
Ebû Humeyd es-Sâidî (r.a.)’in eşi Ümmü Humeyd (r.anhâ) Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelerek şöyle der: “Yâ Resûlallâh (s.a.v.)! Ben seninle birlikte namâz kılmayı seviyorum.” Hz. Peygamber (s.a.v.) ona şu cevâbı verir: “Benimle birlikte namâz kılmayı sevdiğini biliyorum. Fakat bilesin ki gecelediğin odanda (yatak odasında) kıldığın namâz, evinde kıldığın namâzdan daha hayırlıdır. Evinde (sofada) kıldığın namâz, konağında kıldığın namâzdan daha hayırlıdır. Konağında kıldığın namâz, kavminin mescidinde kıldığından daha hayırlıdır. Kavminin mescidinde kıldığın namâz, benim mescidimde kıldığın namâzdan daha hayırlıdır.” Bu cevâb üzerine Ümmü Humeyd (r.anhâ) emretti ve kendisine gecelediği odanın en ücra köşesine ve karanlık yerine namâz kılmak için bir yer yapıldı. Ümmü Humeyd (r.anhâ) Yüce Allâh’a son nefesini verinceye kadar namâzını burada kıldı. (Ahmed b. Hanbel, Beyhâki, Taberâni)
(Eşref Ali-Zafer Ahmed et-Tehânevî,
Hadîslerle Hanefî Fıkhı, c.3, s.323.s.)