Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri de; kadınlara evlerinde oturmalarını, beş vakit namâzlarını evlerinde kılmalarını emredip, evden dışarı çıkmaya heves etmemeleri ve yabancı vâizleri dinlemeye ihtiyâç duymamaları için Allâh ve Resûlü (s.a.v)’in kendileri hakkında emrettiklerini yaptıkları takdîrde ne derece fazîlet kazanacaklarını onlara anlatmaktır. Çünkü bizler, âilemizin her durumundan dünyâ ve âhirette ve her yerde sorumlu bir durumdayız. Meğer ki âilemiz çok yaşlı olsun. Ahzap Sûresi 33. ayette “(vakar ile) evlerinizde oturun. Evvelki cahiliyye devri kadınlarının yürüyüşü gibi yürümeyin” buyuruluyor. İmâm Ahmed, İbn Hüzeyme ile İbn Hibbân; “Sahih”lerinde şu hadîsi rivâyet ederler: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Ebû Humey esSa‘îdî’nin hanımı kendisine “Ey Allâh’ın Resûlü, seninle namâz kılmayı seviyorum” demesi üzerine, “Evet benimle namâz kılmayı sevdiğini biliyorum. Şu var ki, odanda kılacağın namâz hücrende kılacağın namâzdan daha hayırlıdır. Hücrende kılacağın namâz da evinin herhangi bir yerinde kılacağın namâzdan daha hayırlıdır. Evinde kılacağın namâz da kavminin namâz kıldığı mescîdde kılmandan daha hayırlıdır. Kavminin mescîdinde kıldığın namâz ise benim mescîdimde kılacağın namâzdan daha hayırlıdır” buyurmuşlardır. Rivâyete göre Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizin bu öğüdü üzerine adı geçen kadın evinin en tenhâ ve karanlık bir köşesini kendine mescîd edinerek, Allâh’a kavuşuncaya kadar evinden ayrılmadan namâzını orada kılmıştır.
İmâm Ahmed, İbn Hüzeyme, İbn Hibbân ve Hâkim’in de senedleri sahîhtir diye rivâyet ettiği bir hadîste Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, “Kadınların en hayırlı mescîdleri evlerinin en iç (mahrem) köşesidir” buyurmuşlardır.
(İmâm-ı Şa‘rânî, Büyük Ahidler, s.95)