İmâm Ebû Yusuf’un asıl adı Ya‘kub b. İbrahim olup Ebû Hanîfe (r.a.)’in önde gelen talebesidir. Hâdî, Mehdî ve Harûn er-Reşîd dönemlerinde kâdı’l-kudâtlık yapmış bir âlimdir. Doğu ve batının kadılığını üstlenen biri Ebû Dâvud, diğeri ise İmâm Ebû Yusuf olmak üzere sadece iki kişi olduğu ifade edilmiştir.
Uzun süre Ebû Hanîfe (r.a.)’e talebelik yapan İmâm Ebû Yusuf, fakih ve müçtehid bir âlimdir. Başta Yahya b. Maîn ve Ali b. el-Medînî olmak üzere her asırda birçok âlim onun itimada şayan olduğunu zikrederek övgüyle bahsetmiştir.
Fakir bir aileye mensup olan İmâm Ebû Yusuf, hocası İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (r.a.)’e yirmi sene talebelik yapmıştır. İmâm Ebû Yusuf şöyle anlatmaktadır: “Yirmi sene çoluk çocuğumun nafakasını Ebû Hanîfe (r.a.) karşıladı. Annem ise derslere gitmeme karşı çıkıyordu. Bunun üzerine İmâm-ı Âzâm Ebû Hanîfe (r.a.); “Bırak da ilme devam etsin, bu sayede o kralların yediği paluze tatlısı yiyecektir” dedi. Daha sonra Hârûn er-Reşîd’in saltanatının doğuda Çin, batıda ise Atlas okyanusuna kadar olduğu bir dönemde halîfe, hanımına; “Mülkümde gecelersen boş ol” demişti. Buna bir çare bulmak üzere müracaat eden halîfe’ye İmâm Ebû Yusuf; Allâh (c.c.), “Mescidler şüphesiz Allâh’ındır. O halde, Allâh’tan başka kimseye yalvarmayın” (Cin s. 18) buyurmaktadır. Bu durumda “mescidde gecelesin” şeklinde fetvâ verdi. İmâm Ebû Yusuf’un verdiği fetvâya göre hareket eden halîfe onun zekasına hayran kaldı. Halîfenin hanımı da bu duruma çok sevindi ve İmâm Ebû Yusuf’u halîfenin de katıldığı bir yemeğe davet etti. Yemekte paluze tatlısı ikram etti ve ona çeşit çeşit elbiseler hediye ettiler. Bu davette ona kâdı’l-kudâtlık vazifesi verildi ve İmâm Ebû Yusuf vefât edene kadar bu görevde kaldı.
(Muhaddisler Nazarında İmam-ı A’zam Ebû Hanîfe, c.1, s.83-84)