Dünyâda ve âhirette Allâh’ın dilemesi, kaderi, kazâsı, bilgisi, yazgısı ve Levh-i Mahfûz’da yazısı olmaksızın hiçbir  şey var olmaz. Ancak, Allâh’ın yazması, o şeyi vasf etme şeklinde olup hükmetmek sûretiyle değildir.
Allâhü Te‘âlâ, her şey hakkında, böyle böyle olacak, diye yazmıştır; fakat, şöyle şöyle olmalıdır, diye yazmamıştır. Bunun daha geniş açıklaması şöyledir:
Varlıklar, Allâh yazdığı zaman var değildi. Levh-iMahfûz’da Allâhü Te‘âlâ, var olacak eşyâyı vasfetmek sûretiyle kazâsına uygun olarak, olacak, diye yazmıştır; bunu bir emir tarzında yazmamıştır. Yani bu iş olacak, demiştir; olmalıdır, dememiştir. Çünkü Allâh (c.c.) olacak bir iş için olsun derse, o anda eşyanın var olması gerekir. Çünkü  yaratılanın, yaratanın  yaratma  ile  ilgili emirden sonraya kalmasını tasavvur mümkün değildir.
İmâm-ı A‘zam (r.a.) “el-Vâsıyye” adlı kitâbında şöyle diyor:
Allâhü  Te‘âlâ  kaleme yazmasını, emretmiş, yâhud yaz  demiştir,  kalem  de neyi  yazayım, demiştir. Allâhü Te‘âlâ da: Kıyâmete kadar olacak şeyleri yaz, demiştir. Çünkü Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor:
“Bununla beraber işledikleri bütün işler defterlerdedir. Küçük ve büyük hepsi (Levh-i Mahfûz’da) yazılıdır.” (Kamer s. 52-53)
Yukarıdaki hadîs, Kur’ân’dan iktibas edilmiştir. Çünkü Hazret-i Peygamber (s.a.v.)’in sözleri, Cenâb-ı Allâh’ın  kelâmını  açıklama  durumundadır.  Sözün  kısası,
Kader: Ezelde takdîr edilen hayır, şer, tatlı, acı ne varsa kuldan sudûr etmesi; Allâhü Te’âlânın irâdesi
ve yaratması ile olmaktadır. Allâh’ın dilediği olur, dilemediği olmaz.
(Aliyyü’l Kâri, İmâm-ı A‘zam (r.a.)’in Fıkh-ı Ekber Şerhi, 114.s.)