Âyet-i Kerîmede “Hernefis ölümü tadacaktır.” Duyurulmaktadır. (Enbiyâ s. 35)
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki:
“Meyyit kabre konulunca,  gök  gözlü,  siyah  renkli,  iki  melek  gelir.  Bunların birine Münker, diğerine Nekir denir. Bunlar:
– Şu  adam  hakkında  ne  dersin  diye  sorarlar.  Mü’min  kişi hayâtta iken dediği gibi şöyle cevâb verir:
–  Muhammed (s.a.v.), Allâh’ın kulu ve Resulüdür. Ben, îmân ve ikrar ederim ki Allah dan başka ibâdete lâyık bir ilâh yoktur.
Muhammed (s.a.v.) de Allah’ın kulu ve Resulüdür. Bu sual melekleri de: Biz senin dünyâda da, dilinle böyle söyleyip, kalbinle de tasdik ettiğini bilirdik, derler. Sonra  da Mü’minin kabri yetmiş zîrâ’ genişler. Sonra da bu geniş saha baştanbaşa Mü’minin şerefine aydınlatılır. Daha sonra da Mü’mine:
– Artık uyu, rahat et, denilir. Bunun üzerine Mü’min kişi:
– Ben de gideyim, şu mes’ûd hayâtımı ehl-ü iyâlime (aileme) haber vereyim, der. Melekler:
-Allah  seni  Kıyamet  gününde, şu mübarek  merkadından (kabrinden) diriltene kadar gelin ve güvey uykusu gibi uyu. O gelin ve güvey ki bunları aile halkının kendilerinden en sevimli olanı uyandırır.
Eğer meyyit münafık bir kişi ise, meleklerin sorularına:
Muhammed (s.a.v.) hakkında, hak Peygamber diyorlardı. Ben de onlar gibi dedim. Yoksa, ben, O (s.a.v.)’in ne  olduğunu bilmiyorum, diye cevâb verir. Melekler de:
– Senin dünyâda böyle dediğini, şimdi de böyle diyeceğini biliyorduk, derler. Bunun üzerine arza (toprağa):
“Sık şu adamı” diye emrolunur. Yer de onu iyice sıkar. Öyle bir hal ki vücudundaki kemikleri birbirine geçer.
Ve Allâhü te’âlâ bu münâfıkı, şu azâb ve mihnet (zorluk, sıkıntı) çukurundan ba’sedene (diriltene) kadar bu azâb devam eder. (Buhar,)
(Ali el-Kârî, Fıkh, Ekber Şerhi, 308-310.s)