Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Sa‘d b. Mu‘az (r.a.) hakkında şöyle buyurmuştur:
“İşte (vefâtı sırasında) Allâh’ın Arşı onun için (sevincinden) sarsıldığı kişi budur. Ona gök kapıları açıldı ve onun cenâzesinde yetmiş bin melek hazır bulundular. Vallâhi Sa‘d’ı kabir bir kez sıktı da sonra onu serbest bıraktı.” (İmâm Neseî, Hazreti Âişe (r.a.)’dan)
Hz. Âişe (r.anhâ)’dan rivâyet edilen başka bir hadîs-i şerîfte Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
“Muhakkak kabrin sıkması vardır. Eğer kabir sıkmasından herhangi biri kurtulsaydı elbette Sa‘d bin Mu‘az kurtulurdu” (Neseî ile Beyhakî İbn-i Ömer (r.a.)’dan)
Hâfız Ebû Nuaym şöyle rivâyet etmiştir:
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Esed kızı (Hz. Alî (k.v.)’in annesi) Fâtıma (r.a.)’nın cenâzesini teşyi ederken Allâh’ın Resûlü (s.a.v.) tabutu bazen taşır. Bazen arkaya kalır, bazen de öne geçerdi. Sonra Efendimiz (s.a.v.), Fâtıma (r.a.)’nın kabrine inerek (mübârek) gömleğini çıkardı ve onun lâhdine yatıp uzandıktan sonra çıktı. Oradakiler Allâh’ın Resûlü (s.a.v.)’den, gömleğini çıkarıp Fâtıma binti Esed (r.a.)’nın kabrinin içine yatmasından sordular. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz cevâben:
– “Ben, inşallâh Fâtıma’ya ebedî olarak (cehennem) ateşinin dokunmamasını ve kabrinin ona karşı geniş olmasını istedim ve Esed kızı Fâtıma’dan başka hiçbir kimse kabir sıkmasından mu‘af tutulmadı” buyurdular. Bunun üzerine oradakilerden biri tarafından:
– Yâ Resûlallâh, oğlun Kasım da mı kurtulmadı? diye sorulunca Allâh’ın Resûlü (s.a.v.):
– “Onlardan daha küçük (olarak ölen oğlum) İbrahim de kurtulamadı” buyurmuştur.
(İmâm Şa‘rânî, Ölüm-Kıyâmet-Âhiret, s.101)