Şâfi Mezhebinin önde gelen âlimlerinden  Remeli‘ye şöyle soruldu: “Bazı kimseler sıkıntıya düştüklerinde, ya şeyh falan ve benzeri sözler demelerine ne buyurursunuz?” Şöyle cevâb verdi: “Peygamberlerden (a.s.), evliyâlardan, ulema ve salihlerden yardımlarını talep etmek câizdir.”
Remeli (r.a.) diyor ki: “Resûllerin, nebilerin ve velilerin ölümlerinden sonra da kendilerinden yardım isteğinde bulunanlara, Allâh (c.c.)’ın inayetiyle kendilerine yardım edilir. Çünkü Peygamberlerin (a.s.) mucizeleri ve velîlerin kerameti ölümleri ile kesilmez. Hadislerinde geçtiği üzere, Peygamberler (a.s.) mezarlarında diridirler. Namâz kılarlar ve hacc da yaparlar. Bunun için onlardan yardım dilemek, onların bir mucizesidir. Bunun gibi şehidler de diridir ve savaşırlar. Evliyâlar da onlar gibi diridirler ve bu onlar için keramettir.”
Hanefî Mezhebi’nin âlimlerinden Şûrunbulâli (r.aleyh) şöyle demiştir: “Enbiya ve evliyâlardan tevessüle (onları vâsıta kılarak bir konuda yardım dilemek) gelince, o câizdir. Çünkü her Müslümân, velilerin yapacakları herhangi bir şeyin, Allâhü Te’âlâ’nın kudret ve iradesiyle mümkün olacağından şüphe etmemektedirler.”
İslâm dinini ve bu dine tabi olan mü’minlerin hâllerini az da olsa bilen herkes, bütün ehli sünnet âlimlerinin, muhaddislerin, kelâmcıların hepsi, şu gerçeği bildirmişlerdir ki, her müslümân duâsının kabulü için, Resûlullah (s.a.v.) Efendimizi vâsıta kılarak Allâhü Te’âlâ’dan dünyevi ve uhrevi isteklerinin kabulü için duâda bulunurlar ve bu da câizdir. Aynı şekilde uzak ülkelerden yol hazırlığı yaparak, Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin mübârek Ravza-i Mutahhara’sını ziyaret etmek şirk değil, tam tersine sünnettir.
Nebî (s.a.v.)’in nur dolu Kabr-i Saadetlerini ziyaret, Allâh (c.c.) rızasına kavuşmanın en faziletlisi ve en şereflisidir. Nasıl olmasın ki, bütün kâinat, o şanı büyük peygamberin nurundan yaratılmıştır. Bütün beşeriyetin en büyük ve en muhteşem rehberi O’dur. Bütün insanlara Yüce Allah’ın hak dinini, mübarek kitabını tebliğ ederek onları hakdan, faziletten ve gerçek medeniyetten haberdar eden O’dur.
(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi, 198-199.s.)