Şehâdet ederim ki, kabir azâbı haktır ve bu azâb kâfirler ile günâhkâr mü’minlerin bir kısmına mahsustur. Hakikât ehlinin ittifâkıyla sabittir ki Allâhü Teâlâ kabirde bir hayat yaratmaktadır ve bu hayat ile azâb ve elem hissedilir hale gelmektedir. Bu kabir hayatının bizlere görünür olmaması, görünür olmadığı için de inkârı gerekmez. Böylesi bir inkâr ancak Allâhü Teâlâ’nın kudretinin anlamını hakkıyla idrâk edememekten kaynaklanır. Yeşil, canlı ağaçta ateşi gizleyen ve insanı en güzel surette bir nutfeden yaratan Râbbu’l âlemin kabirde hayat yaratıp bunu gözlerden gizlemeye de kâdirdir.

Bir kısım ehlullâh bu hayatı keşfen müşahede etmişlerdir, söz konusu müşahedelerden bazılarını işittiğimiz, rivayetler vasıtasıyla haberdâr olduğumuz oldu. Uykudaki rüyâ hâlinde nice insanlar türlü manevî azâb ve sancı ile sancılanırken, dışarda hemen o kimsenin yanı başındaki kişi bu hâlin hiçbir emâresini anlamaz. Doğruları haber veren Peygamber (s.a.v.), kabir hayatının varlığını da haber vermiştir. Dolayısıyla îmân etmek vâcibtir. İnkâr eden kişi bir rivayete göre kâfir, bir diğer rivayete göre ise mübtedî’dir. Keyfiyeti yani nasıllığı ile meşgul olmak abestir.

Erkek olsun kadın olsun, kişi ölüp de kabre konulunca heybetli iki melek, Münker ve Nekir gelip suâl ederler. Bazı rivayetlere göre çocuk yaşta ölenlere ve Peygamberler (a.s.e.)’e de gelip Râb’den, peygamberden, dinden ve kıbleden sual ederler. “Râbbin kimdir?, Peygamberin kimdir?, Dinin nedir?” diye suâl edilir. Mü’minler bu suâllere bir bir cevap verirler. “Râbbimiz Allâh’tır, peygamberimiz Muhammed (s.a.v.)’dir, dinimiz İslâm’dır” derler. Hâkk Teâlâ’nın takdiri üzere inkârcılar bu suâllere cevap veremez ve kabirde türlü azâblara uğrarlar.(Ali Sadri Konevi, Keşfü’l Esrar Fi Şerhi Risâle-i Birgivi, s.106)

https://youtu.be/tJPdWtHHpu4

Bir Yorum Bırak