Sahâbe-i Kirâm (r.a.e.)’in büyüklerinden, yirmiden ziyâde raviden rivayet edilen hadislere göre bir kimsenin Şer’i bir özür olmadan, bir namazı terk etmesi hâlinde, yanî kılmayıp vaktini çıkarması durumunda, kâfir olacağı buyrulmaktadır. Rivâyet eden Sahabeden bazıları; Ömer bin Hattab, Ali bin Ebû Talib, Abdullah b Ömer, Abdullah b Abbas, Ebû Hüreyre, Muaz b Cebel, Abdurrahman b Avf, Ebu’d-Derda, İbn-i Mes’ud (r.a.e.) hazretleridir.
Üç âyet inmiştir ki, üç şeyle beraberdir. Bunlardan her biri, yanındaki olmadıkça kabul edilmez. Biri, “Allâhü Teâla’ya ve Resûlü (s.a.v.)’e itaat ediniz”*dir. Allâhü Teâlâ’nın emrine itaat, Resûlü (s.a.v.)’in emrine itaatsiz kabul olmaz, demektir. İkincisi; *“Bana ve vâlideyninize (ana-baba) şükür ediniz”*dir. Allâhü Teâlâ’ya şükür, anaya babaya şükürsüz olmaz. Üçüncüsü; *“Namazı kılın ve zekâtı verindir. Malının zekâtını vermeden, namaz makbul olmaz. Her şeyin doğrusunu Allâhü Teâlâ bilir.
“Beni Allâhü Teâlâ seviyor, Ben de O (c.c.)’u seviyorum, O benim namaz kılmama, oruç tutmama bakmaz, günâh işlesem de, bana azâb etmez” diyen zındık olur. Peygamber (s.a.v.)’den kaldırılmayan emir ve teklîf-i ilâhî, başkasından nasıl kaldırılır! Sevmenin alâmeti emre uymaktır.
Şeyh Cüneyd-i Bağdadî (k.s.), bir gün şeytânı, kendi mescidinin kapısında gördü. “Ey zavallı, niçin Âdem (a.s.)’a secde etmedin de, kovuldun?” dedi. “Ey Cüneyd, bu kadar bin yıl, O (c.c.)’un huzûrunda secdeye koyduğum başımı, O’ndan başkasının huzûrunda eğip secde etmede bana gayret geldi” dedi.
Cüneyd-i Bağdadî (k.s.) bu sözden şaştı kaldı. Kalbine ilhâm gelip: “Ey Cüneyd, ona söyle, beni sevdiğini iddia ediyor mu? Eğer seviyorum derse, de ki, sevdiğinin emrine nasıl muhalefet ettin. Hiç seven sevdiğinin sözünü sevgili bulmaz, dinlemez mi?” buyuruldu. Şeytan bu sözleri duyunca, feryâd edip: “Ey Cüneyd, beni yaktın” dedi ve ağladı.
(Muhammed Rebhami, Riyâdü’n-Nâsihîn, s.193)