İstanbul’un Fethi ile Yükselen Cihangirlik Mefkuresi

İstanbul’un Fethi ile Yükselen Cihangirlik Mefkuresi başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Fâtih Sultan Mehmed eliyle kazanılan bu mübarek zafer (İstanbul’un Fethi) ecdadın eserlerinde daima “Feth-i Celîl” veya “Feth-i mübîn” adları ile tebcil edilmiş ve İstanbul şehri de, sık sık Kur’ân dili ve “Belde-i Tayyibe” (Mübarek belde) sıfatını kazanmıştır. Böylece Lâtinlerin istilâsından sonra gittikçe harabeye dönen, nüfusu 50.000 civarına inen bu bin yılık şehir, ahlâkî ve manevî sukûtla da ölmüştü. Bu sebeple fetih şehre hayat ve medeniyet getirmiş; Türk-İslâm medeniyeti ve mefkûresi, yüksek ahlâk ve nizamının da merkezi olmuştu.
Gök kubbe ile rekabet eden muhteşem camileri, Allâh (c.c.)’a niyâzı temsil eden zarif minâreleri, her köşesini dolduran evliyâ ziyâretgâhları ile bu “Mübarek belde” hakikaten İslâm’ın kudsiyetine boğulmuştur. Şehir ilim, kültür eserleri, sarayları, hayır, ticaret ve sanat müesseseleriyle yalnız Türk-İslâm medeniyetinin değil dünyanın da en büyük merkezi olmuştu.
Fâtih Sultan Mehmed, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ha-dîslerine ve evliyanın desteğine nâil olduktan sonra ecdâdından mîrâs kalan Cihân hâkimiyeti mefkûresine daha derin bir inançla bağlanmıştı. Büyük vakfiyesinde, Müslümanlara karşı fesat ve kıtal yuvası olan İstanbul’un bugüne kadar surlarının dayanıklılığı sâyesinde nice hükümdarları muvaffakiyetsizliğe uğrattığını, nutkunda olduğu gibi, tekrar belirtirken kendisinin “Allâh (c.c.) tarafından teyid edilmiş” olduğunu ifâde eder: “Müslümanların rehberi, Gazi ve mücâhidlerin efendisi, Rabbül-âlemîn’in teyidile müeyyed, Saltanat ve Hilâfet semâsının dünya ve dinin güneşi Ebûl-feth Sultan Muhammed Han” lakablarını kullanır. “Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir pâdişâh ve İstanbul da cihanın payitahtı olmalıdır.” (Fâtih)
(Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, s.285,286)