Bir hadîs-i şerifte vârid olmuştur ki: Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.), bizim yanımıza teşrif buyurduklarında, biz O (s.a.v.) için ayağa kalktık. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.): “Acemlerin birbirine ayağa kalktıkları gibi ayağa kalkmayınız.” buyurdular:
Enes (r.a.)’den; “Peygamberimiz (s.a.v.): Ayağa kalkılmasını hoş görmezlerdi.” diye rivayet edilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.): “Her kim kendisi için ayağa kalkılmasını arzu ederse, cehennemde yerini hazırlasın.” buyurmuşlardır.
Câmi’u’s-Sağir’de; Hz. Âişe (r.anhâ)’dan Peygamberimiz (s.a.v.): “Her kim kendisi için erkeklerin ayağa kalkmasını isterse, ateşten yerini hazırlasın.” buyurmuşlardır, diye rivayet edilmiştir.
Musâfahada (tokalaşmakta) bir beis yoktur, iki Müslüman karşılaştıklarında, birbirinin elini tutar, selâtü-selâm okur, birbirinin hâl ve hatırını sorar. Bu, bir sevgi ve dostluk alâmetidir. Peygamberimiz (s.a.v.):
“Birbirine rastgelen iki Müslüman musâfahada bulunduklarında günâhları, ağaçtan kuru yapraklar döküldüğü gibi dökülür.” Diğer bir hadîs-i şerifte de: “İki Müslüman biraraya gelip müsâfahada bulundu mu, daha birbirinden ayrılmadan mağfiret olunurlar.” buyurmuşlardır.
Fetâvây-ı Bezzâzîyye’de; “Musâfahada bir beis yoktur, çünkü musâfaha Müslümanlar arasında devamlı mevcûd olan eski bir sünnettir.” diye yazılıdır.
İlmiyle amel eden âlimlerin; adâletli sultanların, teberrük için ellerini öpmekte bir beis yoktur. Zira Sahâbe-i Güzin (r.anhüm) Peygamberimiz (s.a.v.)’in ellerini öperlerdi.
Annenin, babanın elini öpmek, bunlardan başka büyüklerin ellerini Müslümanlıklarına ta’zîm ve hürmet için öpmekte bir beis yoktur. Ama, dünyâ menfaati için öpmek mekrûhdur. Bir Müslümanın başka bir Müslümanla karşılaştığında kendi elini öpmesi tahrîmen mekrûhdur.
Süfyân İbn-i Uyeyne (r.a.); “İlmiyle amel eden âlimlerin, adaletli sultanların elini öpmek sünnettir.” dediğinde, Abdullâh b. el-Mübârek (rh.a.) kalkıp Süfyân (r.a.)’in başını öpmüştür.
(Halebî, Mülteka’l Ebhur, c.2, s.356)